9 numara


Arjantin – Belçika çeyrek finalinin başlangıcında bir sekron problemi yaşadık. Topa Lavezzi dokunuyorken spiker Caniggia’yı telafuz ediyor, ses neredeyse o kadar geriden geliyordu. Atılan golde de aynı sekron sorunu vardı ancak bu kez golün spoiler’ini veren bir ses değildi. Higuain’in o topa vurmadan önce şut pozisyonunu alışı… Zaten artık nesillerinin tükendiği söylenen klasik 9 numaraların bir numaralı özelliği değil midir bu? Hiç evelemeden, gevelemeden; golün kokusunu aldığı anda şutlamak!

Gol leziz, ancak onun haricinde de maçtaki en etkileyici performans Gonzalo Higuain’e aitti. Topu önde tuttu, Arjantin’in hücumda çoğalamadığı anlarda zaman kazandırdı, bazen de – teknik direktör Sabella’nın geriye doğru intihar ettiği pozisyondaki gibi- bizzat, tek başına gole yürüdü. Santrfor gibi santrforları ayrı bir seven bizlere, ilaç gibi gelen bir oyun oynadı.

Sabella’nın sisteminde Lionel Messi kaleden bir hayli uzakta kalıyor. Aslında bu, “Messi olmaktan da uzakta” anlamına gelmekte. Tarzına ters olsa da, Maradona rolüne daha yakın oynaması ve yine ciddi şekilde fark yaratması değerini daha çarpırcı şekilde ortaya koyuyor. Atılan golde, asisti yapacak Di Maria’nın koşuşunu yapması için orta sahada topla mini dans etti. Ancak asıl “Made in Messi” yazan işi, orta sahanın gerisinden Di Maria’ya attığı ara pasıydı. Pas da değil, adamı zorla topla buluşturmaktı o! Sanki top taksi çevirip, Di Maria’nın önünü kesmişti.

Di Maria’nın yokluğu, Hollanda maçında ciddi bir eksiklik olacak. Ki Hollanda savunmasının en çok zaafiyet gösterdiği anlar, kanatlarda topla kat edebilen oyunculara karşıydı. Avustralyalı Lecki’nin oynadığı futbol hala gözler önündedir… Artık Lavezzi için hayata dönme vakti. Yoksa Arjantin’in “sineğin yağını hesaplayan” bir teknik adama sahip Hollanda’ya karşı işi pek kolay olmayacak.

Hiç yorum yok: