Barcelona'nın Süper Starları

Günümüzün değil, belki de futbolun icadından bu yanaki en büyük takımı görüyoruz Barcelona'yı izleyerek. Karşısındaki rakibi 1 milyar Dolar harcamasına rağmen yine aciz duruma düşmekten kurtulamıyor. "Kendisi ve diğerleri" farkını bu kadar açıkça ortaya koyan bir takım var mıydı daha önce bilemiyorum...
Futbola aklımın yettiği 90'lı yıllardan bu yana, Barcelona'nın dönem dönem kötü durumlar yaşadığını biliyorum. Ama değişmeyen birşey vardı ki; "bundan iyisi yok!" dedirten süper yıldızların en iyi dönemini bu forma altında geçirmesi. Önceleri Cruyff'lar, Maradona'lar da gelmiş-geçmiş, fakat ben canlı şahidi olduğum dönemlere bir flash back yapmak istiyorum...

Romario (1994-1995)

Barcelona ile kısa bir serüven yaşamasına rağmen, bu formayla 46 maça çıkıp rakip ağlara 33 gol bırakarak ve özellikle şampiyonluğun geldiği 1994 yılında La Liga'nın gol kralı olarak damgasını vurmuştur Romario...1994 Dünya Kupası'nı da Brezilya'ya kazandıran büyük golcü, En Değerli Oyuncu ödülünü de almış, kariyerinin en güzel yıllarını Barcelona formasıyla geçirmiştir...Yine 94 yılının Kasım ayında, Galatasaray Barcelona'yı Ali Samiyen'de 2-1 mağlup ederek, "Türk takımlarının Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk galibiyeti" başarısını elde edecektir. O maçta Romario, şık bir topuk plasesiyle topu Hayrettin'in sağından filelerle buluşturacak, fakat Arif'in Barcelona kalecisi Busquets'i "içeri sokmasıyla" bu gol takımı adına puan almaya yetmeyecektir...

Ronaldo (1996-1997)

Cruyff O'nun için "O'nu kimseyle kıyaslamayın!" demiştir... Gerçekten de bir forvetin ihtiyacı olan her özellikten fazlasıyla kendinde barındıran futbolculuğuyla, hiç kimseye benzemeyecek kadar büyük golcüydü, lakabı gibi fenomendi... Güçlü, çabuk, teknik ve hava toplarında da iyi sayılırdı. En önemlisi de gol vuruşları inanılmazdı. Topla hem sert şutlar atabiliyor, gerektiği zaman da kalecileri kıç üstü oturtacak plaseler yapıyordu. Bu nedenledir ki, Barcelona'yla çıktığı 49 maçla 47 gol atarak inanılması güç bir istatistik yakaladı. Bu O'nun en iyi sezonuydu ve yine bu performans Barcelona formasıyla kesişiyordu... Daha sonra büyük bir bedelle Inter'e giden oyuncu UEFA kupasını 98'de takımına kazandırdı. Daha sonra sakatlıklar ve gerisi malum... İzlemeye doyamadığım ve kariyeri tam çıkış noktasındayken şansızlıklarla geriye giden bir oyuncudur. Tabi Ronaldo denice aklıma hemen; o dönemler Oktay'ın Belçika savunmasını bel fıtığı eden golüyle "jenerik arkadaşı olan" Compostela deplasmanında attığı, tekmelere-formasına asılmalara rağmen ortasahadan götürdüğü golü geliyor...



Kendi bugün hala futbol yaşantısına devam ediyor. Corinthians forması giyen oyuncu, fazla kilolarına rağmen arada bir yazmaktan geri kalmıyor...

Rivaldo (1997-2002)

Dünya'nın en iyilerinden sayılır mı bilmem, ama bildiğim bir şey var ki "skoru değiştirme" konusunda Dünya'nın belki de en iyisi... Formda olduğu dönemde "çok kolay bir iş yapıyormuşcasına" uzakttan attığı gollerle, frikikleriyle, birleşik hareketlerinin ardından yaptığı gol vuruşlarıyla, üflesen gol olmasına yetecek kornerleriyle tam bir "kurtarıcı" oluyordu takımı adına.
Barcelona ile müthiş işler yapan Rivaldo, iki kez gelen şampiyonlukta büyük pay sahibiydi. 2002 Dünya Kupası'nda da Ronaldo ve genç Ronaldinho ile birlikte takımının ileri 3'lüsündeki diğer isim ve kupayı getiren bir diğer etkendi...
Adı söylenenice aklına gelen gol konusunda ise, Valencia'ya attığı cezasahası çizgisinden, göğsüyle aldıktan sonra rövaşata ile (yazı ile yazınca ne kadar da saçma geliyor dimi, ama vallaha attı!) yarattığı golü söylerim. Güzelliği kadar, Barcelona için Şampiyonlar Ligi kapısının yine bu golle açılmış olmasıyla aynı zamanda "anlamlı" da oluyordu. Üstelik böylesine kritik maçta Rivaldo'nun hat trick golü de oluyordu bu rövaşata... İşte, kritik maç ve saçma sapan gollerle hat trick. Tıpkı ilk cümlemde anlatmak istediğim vurgu gibi...



Kendisi hala aktif futbol yaşantısına Özbekistan'da devam ediyor...

Ronaldinho (2003-2008)

Bugün Messi için yapılan "insanlık dışı benzetmeler" bir dönem O'nun için yapılıyordu. Yine bugün Messi'nin oynayacağı maça milli maç gözüyle bakıp, kaçırmayan futbolseverler, o günlerde aynı şeyi Ronaldinho için düşünüyordu. Messi, bir takıma level atlatacak inanılmaz bir oyuncu oldu. Fakat "spektaküler" hareket görmek için, Ronaldinho çok daha iyi bir alternatifti. "Ronaldiho çalımı" denecek, kendine özgü ve daha sonra taklit edilmeye çalışılan hareketleri vardı...
Barcelona ile 2 şampiyonluk yaşadı. Fakat en önemlisi, takımının 14 sene aradan sonra kazandığı 2006 yılındaki Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunda önemli katkılar yapmasıydı...

Bugünlerde Milan forması giyen Ronaldinho, Milan'ın futboluna katlanmamızdaki tek etken olmayı başarıyor yine de...

Messi (2000 - "Laporta'yı alkol komasına sokup, sahte bir belgeyi imzalatmadıktan sonra" kariyerinin sonuna kadar)

Kendisini anlatmama gerek yok heralde... Böyle bir oyuncunun başından itibaren kariyerini izlemek bizim için büyük mutluluk. Yıllar yıllar sonra "bir Messi vardı..." diyecekler ve biz O'nu biliyor olacağız...
Her geçen gün, her geçen maç hikayesine yeni birşeyler, yeni terimler katıyor. Merakla izlemeye devam ediyoruz...

Bkz: Messi Türk Olsaydı?
Bkz: Maradona'nın Arjantin'i ve Messi....

Hiç yorum yok: