Yılın Son Rabonası

Gelişi güzel bir orta için çok kullanıldığını gördük de, rabona ile “savunma arkasına” her anlamıyla “havalı” bir pas da atılmaz be abi… Çok garip bir takım oldu bizim Beşiktaş. Ayağının içiyle “üç metre öteye pas atmaktan aciz” adamlara giden top, aynı maç içinde ve onlarla aynı formayı giyen Quaresma ile de bulaşabiliyor. Kadro oluşturulurken belli bir standardın izlenmediği, hemen her maç karşımıza çıkıyor aslında...

Mevkiler, oyuncular arasında kalite anlamında “siyah-beyazlar” yaşayan takımların, bana hitap etmediğini söyleyebilirim. Yani bir bölge 10 üzerinden 8’ken, bir başka bölge 4 bile değilse ortada bir sıkıntı vardır. Böyle bir takımın maç kazanması, tamamen bireysel keşiflere kalmış demektir… Zaten Beşiktaş’ın ilk yarı boyunca çektiği sıkıntının da sebebi buydu. Çok iyi oyuncular vardı ama iyi bir harman yoktu ortada maalesef.

Konya Şeker maçında da durum farklı değildi. Günün kaşifi Quaresma’ydı çoğu zaman olduğu gibi. Düşük reytingli ve seyircisiz bir maç olmasına rağmen, maçı en çok ciddiye alan oyuncuydu. Zaten maçı koparan goller de onun sayesinde geldi… Bu maçta sık “rabona” kullanışı maçı hafife aldığından da değildi aslında. Quaresma’nın rabonası, sol ayağından daha kuvvetlidir. Yani şöyle diyebiliriz Quaresma’nın kullandığı “ayaklara”: Sağ, trivela ve rabona… Yarın öbür gün “artistliğin lüzumu yok len!” tepkisi gelebilir kötü bir maç sırasında yapıldığında. Ancak Quaresma bunu sol ayağına tercih ettiği için yapıyor, görsellikten değil. Ama aynı zaman da göze de hitap ediyor tabi… Özellikle yılın son rabonası göze olduğu kadar, skora da etki etti. Aksi taktirde Furkan’ın sırta çarpıp çatala yönelen top, bugün Beşiktaş’ı kupa dışına itebilirdi…Maçın ilk yarısında lakayt bir takım savunması vardı. Bu durum aralarında genç Furkan’ın da olduğu savunma hattını ateşe atıyordu. Neyse ki Fink’le beraber daha dengeli bir takıma dönüldü ve ilk yarıdaki pozisyonların savunma hatalarından kaynaklanmadığı, Furkan’ın aslında pozisyon bilgisi bakımından fena bir oyuncu olmadığı görüldü. Ancak bir stoper için 18 yaş baya erken sayılır, futbolda en geç hazır olunası bölge savunmanın ortasıdır bana göre. Furkan’ın fizik olarak gelişimini tamamlamamış olması ve boy dezavantajı, onu bazı pozisyonlarda aksattı. Yine de, ikinci devreyle birlikte yeniden “öne çıkmış savunma” anlayışına dönerse Beşiktaş; Furkan takıma bazı anlarda yer alabilir, fizik dezavantajından bir nebze kurtulabilir… Bank Asya’da şampiyonluğa oynayan Rizespor’un bankosu haline gelmiş Sezer Özmen, alt yapının en “hazır” stoperiydi. Kampa alınsaydı, Schuster’in Sezer’e tutumu ne olurdu bilemiyorum… Sene sonunda “yahu böyle adam varmış bizde!” gibi bir şaşkınlığa bürünebilir.

Ben maçta Ali Kuçik’i baya farklı buldum diğer maçlara nazaran. Bu kez hücumda daha kolay çoğalan bir takımın içinde olunca, ikiye birleri sık denedi ve genelde başarılı oldu. Bir pozisyonda Erhan’ı kaçırırken pas zamanlaması ve hız ayarı muazzamdı. Tam bir kenar forvet gibi… Quaresma ile girdiği verkaçı bitirse çok güzel olacaktı... Beşiktaş’ın bu sezon gördüğü “en iyi kenar forvet performanslarından” biriydi diyebilirim. Holosko’nun sakatlığı sonrası, A Takım’da ona ihtiyaç var bana kalırsa alternatif anlamında… Ancak fazla şans verilmeyecekse, hazır profesyonel futbola alışıyorken kiralanması daha uygun olabilir. 94 doğumlu Kadir Ari ufaktan kenar forvet bölgelerine yerleşiyorken; Ali'yi tekrardan A2’ye çekmemek, motivasyonunu ezmemek gerek diye düşünüyorum.Beşiktaş’ta bazı “ıskarta” oyuncuların kiralanma haberleri yayılırken; Simao da Atletico formasıyla son golünü böyle atıyor ve alkışlarla Vicente Calderon’a veda ediyordu. Doğru bir yapı kurulduğu taktirde, yukarına bahsettiğimiz “takım değerini” bir iki tık yükseltebilecek bir oyuncudur kendisi. İmzayı atsın da, ayrı bir değerlendirme yaparız. Yalnız, her duran topu kale alanına indiren bu adam da gelir, ön direk söken kornerlere devam ederse ne yaparım bilmem…

32 yorum:

stalker dedi ki...

ali kuçik konusunda farklı düşünüyorum. kenardaki denemeleri fena değildi ama oyun hissiyatı, içgüdüsü, doğallığı konusunda "bir necip değil". spiker ve yorumcu guti'nin hallerini abarttı, ancak guti'nin içinden ettiği küfürleri tahmin edebiliyorum. şu birkaç maçlık süreçte şansını iyi kullanamadı kanımca. pas tercihleri, pas şiddeti, toplu ve topsuz oyundaki kararları ile epey soru işareti yarattı bende. açıkçası bu takımın bir parçası olabileceğine dair çok umut vermedi. hele ki yeni gelen isimler ortadayken 18'i zorlaması mümkün gözükmüyor. a2'ye yollanması da hata olur elbette, oynayabileceği bir kulübe kiralanması lazım. türkiye şartlarına göre çok genç henüz, gelişme ihtimali üzerinde durularak peşini bırakmamak gerek.

Batistuta35 dedi ki...

Yalnız kaleciyle karşı karşıya olduğu bi pozisyonda bu hareketi mutlak golü kaçırmasıan sebep oldu.sağ köşeye plaseleydi topu goldü.Onun dışında ortası çok iyiydi.bu arada simao için 900 bin euro ödemişiz şaka gibi.

Cartalete dedi ki...

Simao'nun sözleşmesi bittiği için normal, ben de öyle birşey bekliyorum zaten.

Ben Ali de "golcülük" iç güdüsünün olduğunu düşünüyorum aslında Burak. Ancak henüz bu seviyede gösteremedi onu. Tercih yanlışları çok, fizik zayıf. Bunlara zaman gerek. Büyük oyuncu olmasını ben de beklemiyorum aslında ama iyi bir taktik forvet olabilir.

Simao geliyor da; Holosko 3 ay yok, Bobo da yok, kenarda ara ara kullanılan Tabata da yolcu.
Alternatif sıkıntısı yaşanabilir bence, kalsa daha iyi.

stalker dedi ki...

hilbert ve ekrem varken schuster'in ali'yi alternatiflerin arasına yazacağını pek sanmıyorum. ama guti, quaresma, simao gibi isimlerle aynı idmanlarda yer alması bile, eğer öğrenmeye açık ise ona faydalı olacaktır kuşkusuz.

bobo'nun son durumu nedir? bilgin var mı?

Cartalete dedi ki...

Yok ama yönetimin ruh halinden Bobo'yu düşünmedikleri belli. Kadrodaki tek para edecek ve eskiden kalma tek faydalı adamı hem yollayıp, hem de para kazanmayacaksak atlayalım köprüden aşşağı.

borasahin dedi ki...

Sevgili tannhauser Ali Kucik hakkindaki yorumlarimi merak etmissin, sevgili Cartalete'de de davet de bulunmus, firsat kacmaz ama oncelikle tesekkur edeyim :) Biraz uzun olacak dikkat ;)

Ali Kucik hakkinda olumsuz dusunuyorum demedim, oyle bir intiba birakmak niyetinde de degildim ama demek ki yine de yanlis bir izlenime sebebiyet vermisim.

Uzun zamandir futbolu yakindan takip etmedigim icin reflekslerim oldukca zayiflamis durumda. Ilk defa (10/11) bizim takimi bu kadar yakindan takip ediyorum, dolayisiyla belki gecmiste olsa simdikinden daha cok sey yakalayip daha net birseyler soyleyebilirdim ama yine de genel itibariyle bir oyuncu hakkinda kolay kolay karar vermem yani ani kararlarim yoktur. Tabii bunlar kendime gore olan ilerlemeler, zayiflamalar :)

Bazen bir mac bir oyuncu hakkinda cok sey anlatir, bazen anlatmaz, yine de cok sey anlatsa dahi herseyi soyleme ihtimali dusuktur, evet tamamdir, cok iyi dersiniz ama yine de gizledigi seyler vardir ve soz konusu bir genc oyuncu ise birkac maca bakarak karar vermek mumkun degil diye dusunuyorum, bir surece bakmak gerek. Ayrica bir oyuncu olmustur ama yetersiz gorulur, baska bir takima gider, o taktik planin icinde parlar, buradaki farklari iyi gormek lazim.

Ali Kucik'e verilen firsatlardan sonra sunu net olarak soyleyebilirim: Damga vuran bir performans sunmadi ama bu demek degil ki Ali Kucik yetersiz bir oyuncu ya da bu takimda oynayamaz, sadece buldugu sanslar ilerideki oynayabilitesi hakkinda yeterince veri vermedi demek.

borasahin dedi ki...

Teknik / Taktik...

- Pozisyon olarak Ali Kucik'den cikarsa bir kanat oyuncusundan ziyade uzak forvet cikar, bir kenardan sekillenen oyunun diger kenardan tamamlayicisi gibi. Bir de hareketli orta forvet olarak yararlanilabilir.

- Fizik olarak zayif kaliyor, o yuzden kas yapmasi lazim, belki biraz kilo da almasi gerekiyordur, bilemiyorum. Sergen de ilk ciktigi zaman fizik olarak cok zayifti mesela. O kilosu ve gobegi sirti donuk oynamasini sagladi, onun oncesinde boyle bir ozelligi yoktu veya belirgin degildi.

- Topla cok yetenekli bir oyuncu degil ama balta da degil. Net dokunuslari ve esnekligi -sahanin hicbir bolgesinde yabancilik cekmemesi, bir baska deyisle pas istemekten imtina etmemesi- artilari.

- Kosu kapasitesi cok ust duzey degil gibi, hiz ile karsilastirildiginda daha gelistirilebilir bir yetenek, o yuzden mutlaka arttirmali, ozellikle topla cok iyi olmadigi dusunulurse.

- Sutunu ve menzilini goremedik ama su an icin uzak bir menzili oldugunu sanmiyorum. Sut atma teknigi konusunda da kestigi bir iki topa bakarsak uzman diyemeyiz. Beklemedeyiz. Sifo Mehmet'in de ilk ciktigi zaman savurdugu sutlar tingir mingir kaleyi bulurdu, kardesim sen de guc yok mu, su topu biraz daha kaldir derdik, sonrasinda (90'lar yarisindan itibaren) uzaktan goller atmayi basardi.

- Bana kotu bir bitirici degilmis gibi geliyor, mesela Sercan ve Serdar Ozkan'dan daha net vuruslari var diye tahmin ediyorum. Boyle dusunmemin sebebi ise topu tepikleme tarzi. Eger net dokunursaniz koseli olursunuz, koseli olursaniz her yerden gecemezsiniz; duzeyi degisebilir, o ayri.

- Topsuz oyununu gelistirmeli. Bu da kondusyona ve mac tecrubesine bagli. Ozellikle skorer yonune bagli olarak work-rate'ini arttirmasi gerekiyor. Bursa macinda beki takip edememisti, simdi mesela o konunun daha bir farkinda ama yetmez.

Bunlarin disinda kesin konusmak icin erken. Yaptiklari ya da yapamadiklari adaptasyon sureci ile ilgili diye dusunuyorum yani yapamadigindan mi yapamadi, yoksa yapabiliyor da ozguven eksikligi yuzunden mi sikinti cekiyor karar vermek zor.

Fabregas'in 1-0 kaybettikleri ManU sonrasi ozguven ile ilgili soyledikleri konuya bir isik tutabilir:

They [United] were more aggressive than us," Fábregas said. "They have the belief that comes from not losing at all [in the league] this season. That gives you a lot of help mentally. I'm realising more and more that football is all about confidence and mentality. Sometimes you do the right thing but, if people tell you it's not right, you start believing it, even though you were right at first.

http://www.guardian.co.uk/football/2010/dec/19/arsenal-cesc-fabregas-fear

borasahin dedi ki...

Simariklik ve bir kariyer baslangic ornegi.

A2 Ligi'ninde oynanan hicbir maci seyretmedim; dolayisiyla seviyesi nedir bilemeyecegim ama genelde profesyonel duzey ile arasinda ciddi farklarin oldugunu soyluyorlar. O yuzden adaptasyon icin zamana ihtiyac var, kimi oyuncu daha kolay uyum saglar, kimi saglayamaz. Orada simarik gorunmus olmasinin nedenini -boyle birseyler duydum- bilemiyorum ama ayni sey A takimda olacak diye birsey yok. Nihayetinde kendisi kaybeder, ekmek kapisi sonucta.

Kariyer baslangicinda kimi oyuncular yasitlari ile karsilastirildiginda daha geri planda dusunulmustur ama zaman bunun tersini gosterebilir. Bir ornek hemen yani basimizda: Nihat Kahveci. Zamaninda kamuoyunda super bir potansiyel olarak adledilmiyordu, hatta forvet olarak yetersiz diye TR'de 3.5.2'nin sag kanat oyuncusu yapilmisti, o zaman icin daha yetenekli adamlar var diye dusunuluyordu, mesela Ahmet Dursun, mesela Emre Belozoglu, ama hicbirinin kariyeri Nihat'in Ispanya'daki super iki yili (Sociedad ve Villareal) ile karsilastirilamaz, sakatliklari olmasa Nihat'in bugun belki bambaska bir kariyeri olacakti. O kadar ameliyattan sonra eski hizini kaybettigi halde oyun zekasi sayesinde Villareal de tekrarzirve yapmasi takdire sayan. Her neyse... Ali Kucik de benzer bir kariyer orebilir; yani yavas yavas kendini gelistirip ustune koyarak cikis yapabilir, tabii seviyesi ne olur simdiden birsey soylemek kolay degil. Yapamazsa zaten evrime kurban gider. Burada pek sans bulamayacaksa Super Lig'den oynayabilecegi bir takima yarim devrelik kiralik verseler kendisi icin fena olmaz aslinda.

Bir de anladigim kadariyla Ali Kucik egosunu cok on plana cikaran biri degil. Nihat mesela yetersizliklerine (sadece sahanin belirli yerlerinde etkili olmak gibi) ragmen cok hirsli bir oyuncuydu, ozguveni yuksekti. Bir de bunun yaninda Toshack gibi bir koruyucusu vardi, Toshack olmasa Nihat sadece Ispanya'yi degil Besiktas'i bile zor gorurdu. O donemler benim PAF'tan arkadasim, bir onceki yilin gol krali, kendisinin daha iyi oldugunu iddia ediyordu :) Bazilari bir noktaya ulasmak icin hic kimseye ihtiyac duymaz, bazilari birinin yol gostericiligine, Ali ikincisine yakin gibi duruyor. Bir kilavuz lazim kendisine.

borasahin dedi ki...

Netice itibariyle,

Ali'nin kendini gelistirmesi gerekiyor. Bence kotu bir oyuncu degil, duzeyi ne olabilir derseniz, eger biri(leri) (Schuster?) ona kilavuz olursa "rotasyonda kendisine yer bulma ihtimali" var. Bir bakmissiniz daha iyi de olabilir. Kilavuzu olmazsa kendi cabasi (oldukca supheli?) ile bir yerlere varmasi kolay degil.

Ali'nin yerinde olsam, ilkin kesinlikle spor salonundan cikmam, kas yaparim. Kondusyonunu da kendi fiziksel yetileri olcusunde tavan yaptirmasi gerek. Bitiricilik olarak bence kabiliyet var, bol bol degisik noktalardan sut calismasi yaparim. Sonra da Barca'dan Pedo'yu seyrederim. Bir de kendi maclarimi analiz eder, nerede kosu yapmam lazimdi, nerede basit, nerede atraksiyona girmem gerekti onlara bir kafa yorarim. Bunlari yaparsa gelisim kaydeder :)

Uzun bir yazi serisini takip edenlere simdiden tesekkur :)

The Eagle Abroad dedi ki...

Almeyda'nında imzayı attıgı söyleniyor. Bu durum Bobo'ya karsı yönetimin elini güçlendirmis olsa gerek... Zamanında Nobre için yapamadiklarını simdi Bobo'ya karsı yapıyorlar gibi. Bobo eger yunanistana yada Tiganaya ziyarete gitmezse, yapmasi gereken en karli is Turk vatanadasligina gecmeye calismak olacaktir. Aksi halde bu yonetim, paraya ihityacimiz yok mantigiyla Bobo'yu bedavaya elden cikaracak gibi gozukuyor...

Cartalete dedi ki...

Gurbet Kartalı;

Aslında Bobo'nun durumu da Simao'ya benziyor. Simao da kulübünü sevmesine rağmen, yeni bir kontrat önerisi gelmediği için yoluna baktı ve Beşiktaş'a geldi.
Bobo da şimdi işine bakıyordur, Fenerbahçe'ye gitme ihtimali dahi hiç düşük değil...


Bora;

Ali Kuçik serisi güzel olmuş, teşekkürler. :)
Paralel düşünüyoruz hemen hemen. Ali'nin damga vuramadığı gerçektir, pek vurmasını da beklemiyordum zaten. Kotarmasını bekliyordum ki, bunu zaman zaman yapmıştır bana göre.

Yakın çevresine "salondan çıkmayacam be abi" dediğini biliyorum, o da kuvvetlenmesi gerektiğinin farkında. Son vuruşlarda kötü olmadığı, hatta iyi olduğunu; A2 maçlarını da izlemiş olarak garanti verebilirim.

Nihat iyi bir örnek, 19 yaşındaki Nihat'tan aşşağı kalır yanı yok. Hatta bana da esnek gibi geldi Ali, o Nihat'tan...
Nihat da dağa taşa vurma eylemini 2000 yılında bırakmıştı. Bir Altay maçında frikikte topun başına geçmiş "bu ne yapıyor" diye düşünürken, direğin patlama sesini duymuştum.

Sonraki sezon başı Yozgat maçında, aynı tip frikiği bu kez çatala takmıştı. 15 ay sonra da İspanya'ya gitti zaten.

Nihat çok çalışıyordu, semerisini fazlasıyla aldı. Ali'de de olay, bizzat kendisinde bitiyor aslında.

Batistuta35 dedi ki...

Konu dışı ama almeida da gelmişken genel bi takım analiz yazısı gelir mi?

Cartalete dedi ki...

Olacak elbette. Malum, yeni "sezona" giriyoruz :)

Adsız dedi ki...

Futbol takımları modern zamanlarda da popüler kültür endüstrisinin bir parçasıydı ama iyi kötü ,yerel, sınıfsal ,etnik, dini kimliklerle ülsiyeti olan; bir anlam dünyasında karşılıkları olan kurumlardı...Taraftarların onlara yüklediği sembolik anlam,insanların kluple, onun ifade ettiği varsayılan değerlerle özdeşleşmelerini sağlıyor, aidiyet bağını düğümlüyordu...Giderek çılgınlaşan tüketim toplumu bu bağı da çözdü tabii..Taratarı önce seyirci sonra müşteriye dönüştürdü..Bilgisayarın, çamaşır makinesinin ,ayakkabının en son, en moda, en pahalısını tüketmenin ,daha çok ,daha çılgınca tüketmenin teşvik edildiği günümüzde tüketimin kendisi önemli sayıldı..Kapitalizmin yaşaması, büyümesi, olmassa olmazı ona bağlıydı çünkü...Futbol endüstrisinin de bu zihniyetten nasibi alması kaçınılmazdı ...Tüketiciye dönüşen taraftar, hep daha yeni, daha pahalı, daha şatafatlı takımlar ister oldu...Klube atfedilen değer, hatta başarı bile arkaya itildi...Transfer çılgınlığının, en çok transfer haberlerinin satmasının, trasfer konuşulmasının ,onunla yatıp kalmamızın arkasında böyle bir dinamik var sanıyorum..Bu rüzgara Beşiktaş'ın/Beşiktaş'lıların da teslim olmasını işte o yüzden hayıflanıyorum...

Bir de işin rasyonellik daha doğrusu çılgınlık boyutu var tabii... Madem endüstriyel futbolun bir parçasısın, onun kurallarını benimsiyorsun o zaman onun getirdiği işletme rasyonelitesini benimse bari...Kaynak yarat, işletmeyi batağa saplama, büyüt..Bizdeki ne o ne ötekisi ne yazı ki...Mirasyedi hovardalığı, ponzi kapitalizmi...İşin sonunda o görünmez el, piyasa , çürükleri ayıklar ya da temmellük eder ama olan Beşiktaşımıza olur..Bir de bakmışız ,Beşiktaş Mc Donald ya da İpragaz Beşiktaş'la karşı karşıyayız....İşte onun için bu transfer etrafında kopan fırtınayı hüzünle seyrediyorum...Sonu felaketle sonuçlanacak bir balayı gibi... siyah beyaz ölüm yaşam

Cartalete dedi ki...

Gelenlerin maliyetini ağır bulmadım da, beni esas düşündüren bu takımda Bobo'nun bile yok yere kaybedilme ihtimali...

Takımda değer kazanmış tek oyuncudur. Böyle bir oyuncuyu kaybederken dahi para kazanmayacak Beşiktaş. Asıl mesele o...

Her transfer döneminde bolca eksi yazan bir guruh.

borasahin dedi ki...

Cartalete,

Tesekkurler, aslinda bir bolum daha vardi, sansure mi ugradi nedir? :)

Cartalete dedi ki...

Yok yahu 4 bölüm gelmişti. Bir yere kaydettiysen tekrar yapıştır istersen.

borasahin dedi ki...

Saka yapiyorum canim :) Simdi buldum kopyaliyorum...

Oyun zekasi...

Kimileri oyun zekasina laf atip durmuslar. Onlara bir zeka nedir, nasil gelistirilir diye sormak lazim; sanki herkes muneccim kardesim :)

Konu hakkinda pek bilgim yok ama bir arkadasim sayesinde; http://ileriseviye.org/blog/; neuroscience, cognitive science ile filan bir iki ilgilenmistim.

Zekanin da gelistirilebilecegine inaniyorum hatta "geniuses are made, not born" bana daha dogru geliyor. Soz László Polgár diye satranc ogretmeni biri tarafindan soylenmis, linki asagida:

http://en.wikipedia.org/wiki/L%C3%A1szl%C3%B3_Polg%C3%A1r

Bu zat kendi kizlarini okula gondermeden satranc uzerine egitiyor. Konu hakkinda NatGeo'da bir belgesel vardi, google'a sordum, soyle bir iki link cikardi:
http://www.youtube.com/watch?v=4VlGGM5WYZo
http://www.youtube.com/watch?v=WREgHsTr5yE&NR=1

Susan Polgar: http://en.wikipedia.org/wiki/Susan_Polgar
Sofia Polgar: http://en.wikipedia.org/wiki/Sofia_Polgar
Judit Polgar: http://en.wikipedia.org/wiki/Judit_Polg%C3%A1r -> Su anda en guclu kadin satrancci, en kucukleri

Bir de konu hakkinda Serpil Hamdi Tuzun'un yazisi var, orada duruma dair cok iyi seyler soylenmis, hani benim soylemem kimseyi ikna etmez diye link'i veriyorum: http://www.serencebey.com/tr/ArticleDetails.aspx?articleid=999

Sifreyi unutmusum, alintiyi buraya kopyalayamayacagim, ama soyle bir laf ediyor ki ben de aynen o sekilde dusunuyordum: Tecrubeli bir oyununun hafizasinda atiyorum 200 tane pozisyon varsa, genc bir oyuncu da 50 tane var, zaten farki yaratan da bu. O pozisyonlari tecrube etmeden yani 3, 5 kere deneyip, sonra da hatalardan ders cikararak bellege kaydetmeden belli seviyelere gelmek mumkun degil.

borasahin dedi ki...

Mehmet Demirkol bununla ilgili olarak Sergen ve Serpil Hamdi Tuzun'e iliskin bir ornek vermisti.

Gol senaryosu
Yıllar önce...
Bir alt yapı hocası öğrencisini çekiyor kenara ve diyor ki:
-Bana her gün 10 gol senaryosu yazacaksın. Orta sahada ilk pası sen vereceksin. Son vuruşu da sen yapacaksın. Her gün böyle 10 gol anlatacaksın kaleminle. Ve o defteri ödev gibi her sabah getireceksin bana.
Öğrenci belki futbolu okuldan kaçmanın bir yolu görüyor çoğumuz gibi. Belki içinden burada da mı ödev diyor. Belki sıkılıyor. Ama yapacak bir şey yok...
-Tamam diyor. Her gün yazıyor. Çok geçmeden anlıyor ne kadar zor olduğunu. Hergün 10 senaryo.. Sağa pası ver, ileri koş ceza sahası önünde verkaç yap. Kaç çeşit gol çıkar ki!
Zorlanıyor, ama kaytaramıyor bir türlü. Hoca her sabah başında. Soruyor, okuyor. Bu yüzden sürekli buna kafa patlatıyor.
Belki de arada düşünüyor, bu ne işe yarayacak diye...
Belki arada kaytarıyor. Tekrara girmek zorunda kalıyor.
Ama aklında hep bu var. Sabah olacak ve 10 gol senaryosu bekleyen bir hoca var. Geleceğinin ellerinde olduğunu bildiğin adam.
Belki arada elektrikler kesildi diyor, belki tekrar yapıyor, ama hep aklında o gol senaryoları var. Hep düşünüyor.
Ve yıllar geçiyor o çocuk büyüyor, Sergen Yalçın oluyor.
Ve bu hikayeden anlaşılıyor ki, öyle kolay kolay da Serpil Hamdi Tüzün olunmuyor.

Bu da 6, 7 yil once yazdigim birsey:
Her ne kadar savunmanın hücuma göre bir avantajı (Futbolda gol için pek çok girişim yapılır, ama çoğunda gerek hücumcunun isteneni yapamaması gerekse de pozisyonun doğası gereği doğru yerde duran defans tarafından önlenmeye mahkum olması sebeplerinden) olsa ve de hamle önceliğini hücum kadar getirmese de, belki de en iyi savunma oyuncularının, en iyi performanslarını ilerleyen yaşlarda sergilemesi, öğrenilmesi/karşılaşılması gerekenlerin sayısının çokluğundandır.

“İletişim ağının tekil biçimlerini ve bu ağların hücumdaki etkilerini, ilke olarak antreman sırasında tek tek oyuncularla, takımın bir kısmıyla veya bütün takımla oynayan oyuncular aracılığıyla kurmak mümkündür. Oyuncunun bir oyun esnasındaki yaratıcı katkısı, yeni düğümler atması veya takım arkadaşlarının oyununa uyum sağlaması, takımın iletişim ağını tamamlar ve savunma yapan takımın iletişim ağında delikler açar.

Savunmada, iletişim ağını antremanda deneyerek inşa etmek daha zordur. Gerçi temel düğümler atılabilir, ama bunu her rakibe önceden uydurmak çoğunlukla mümkün değildir. Savunmanın iletişim ağı oyun sırasında hep yeniden uyarlanmalı, yani her karşılaşmada değişmelidir. Ama bu değişiklikler de örgütlü olmalı, ana düğümler sıkı atılmalıdır. Bu demektir ki, hücumda olağan olan büyük doğaçlamalara savunmada izin yoktur.

Savunmadaki iletişim ağının kesintiye uğratılmasının sonuçları, hücumdakinden çok daha ağırdır, zira çoğu kez rakibe bir gol atma imkanı verir. Dolayısıyla, savunmada bir iletişim ağını kurmaya dönük dönüşüm süreci, özel bir disiplin gerektirir.”(Bu konuda bkz. Futbol ve Kültürü -> Roman Horak, Wolfgang Reiter, Tanıl Bora; Teknik, Taktik, Sistem -> Branko Elsner; İletişim Yayınları, 3. Baskı, İst.2001, Sh. 34)

Savunmacilarin her zaman perspektif calismasi gerektigini dusunmusumdur :)

Sifreyi simdi tekrar aldim. Serpil Hamdi Tuzun soyle yazmis:

- İyi gençler, iyi gençlerle beraber, iyi genç oyunculara karşı oynamalıdır.
Benim düşüncem ise biraz farklı:
İyi genç oyuncular, iyi genç oyuncularla birlikte tecrübeli oyunculara karşı oynamalıdırlar.
Çünkü genç oyuncu yetiştirmekte kilit sözcük “tecrübe”dir.
Yetenekli gençlerin beyninde bir pozisyondan 50 örnek varsa, tecrübeli oyuncularda bunun 50-100 misli vardır.
Aradaki tecrübe farkı özel bazı çalışmalarla kapatılabilir.
Bu açıdan bakıldığında rezerve takım ligi yararlı değildir.
Dünya okyanuslarına hükmedecek, balinalara, köpek balıklarına karşı koyacak balıkları akvaryumda yetiştiremeyiz.
Rezerve lig, akvaryumdur. Yapaydır.
Okyanus ise profesyonel liglerdir. Gerçektir.

Cartalete dedi ki...

İyi ki bulmuşsun :)

Bazen yapılan en büyük yanlış şöyle oluyor genç oyuncular konusunda; "ne yapabilir?" sorusundan çok, "bugün ne yaptı?" kısmında takılıyoruz.

Yani oyuncuya şöyle bir bakıp, potansiyelinin nereye varabileceğini düşünmek gerek.
Türkiye'de oyuncuların varabileceği nokta 100 üzerinden, 80'se bile; ilk çıktığı vakitler bunun ancak 40'ını gösterebiliyor.
Sebepleri malum, Serpil Hamdi Tüzün'lerin fazla olmaması, alt yapıya ilgi eksikliği ve fizik.

Ben de Bobo için ilk geldiği yıl bir yazı karalamıştım "somos todos bobo" diye, epey nette dolanmıştı forumlarda ama kaybolmuş bulamadım :)

Neyse.. 2-2 biten bir Fenerbahçe maçı vardır, Sergen'in iki gol attığı.
2. gol öncesi Bobo ikiz kez ıska geçmişti. Kleberson'un harika ortasını ıskalamış, top Ahmed Hassan'ın önüne düşmüş; o tekrar ortalamış, Bobo yine rastgele ayağını sallamış ve Sergen tamamlamıştı.

Ben orada Bobo'nun iki pozisyonda da, "doğru yerde olmasına" ve tilki golcü vasfına dikkat çekmiştim. "Gol vuruşu, soğukkanlılık zamanla kazanılır" demiştim. Bobo zamanla, soldan gelen ortayı, sağ ayağının üst dışıyla uzak köşeye gönderen bir adam olu verdi. Ama o günlerde bu tilki golcülüğünün ışıklarını veriyordu ve de sırtı dönük oyunda başarılı olduğunu vesaire...

Yani Ali Kuçik'te ısrar edilse, 2 sezon sonra bu maçlarını tekrar izleseniz "vay be nerden nereye..." dersiniz. Bobo ve Nihat'a öyle denir örneğin. Ve bu da çok doğal bir şey.

borasahin dedi ki...

+1. %100 katiliyorum.

Bir insanin kendinden pay bicmesi lazim, tamamen yabanci bir platforma cikiyorsun, is degistirdigini dusun, ustune level atliyorsun, ne yaparsin, %100 verimle mi baslarsin? Bir de insanlar yapacagin tek harekete odaklanmis, bak bu da olmayacak diye bekliyor, kim olsa zorlanir, potansiyelini gosteremez. O yuzden an itibariyle yapamadiklari yapamadiginin gostergesi kabul edilemez.

Oyle oyun zekasi yetersiz, altyapisi eksik demek biraz iskembeden atmaya benziyor; once bu kavramlari bir tanimlaman, sonra da pozisyon pozisyon analiz edip neden olmayacagini ortaya koyman gerek, yoksa sahsen inanma yuzdem oldukca dusuk olur :)

Son olarak, "Ali Kucik bir noktaya gelemese dahi bu durum potansiyelinin dusuk olduguna dair kesin bir veri vermez" diyerek konuyu kapatayim.

Bukan dedi ki...

Bundan önceki başlıkta bazı oyuncularınoyun zekası yetersiz demiştim burdaki laf bana sanırım :) Bundan önceki yorumda işkembeden atmak değildi.Eğer bir insanın oyun zekası yetersiz ise onun düzelme şansı çok çok azdır. Bakınız Toraman Gökhan Zan. İkisi de 30 yaşların yaklaşmış ama ne zaman nerde ne yapcaklarına dair ilerleme kaydedememişler. Fakat ikinci ligten gelen Ersan Adem ise daha ilk günden itibaren nerde ne yapacağını bilir vaziyette idi. Mesela İsmail oyun zekası düşük bir oyuncu topla alıp kaleye gideceği pozisyonlarda adam korner çizgisine gidiyor bunun altyapı ile alakası yok bu adam öyle böyle 8 9 yaşından beri futbol oynuyor başka yaptığı bir şey yok başka meslekleri de sakın karıştırmayın hiç bir meslek 8 9 yaşında başlamıyor. Bu adamlar 20 yaşlarına geldiklerinde 11 senelik tecrübeleri oluyor yüzlerce maça çıkıyor. Futbolun temeli gol gole gitmek için kaleye yakın olacaksın ama sen kaleye uzak noktaya önün boşken koşuyorsan bu senin oyun zekan ile kaynaklıdır. Muhammed Demirci 12 yaşında iken videoları vardı açın bakın ne kadar ince işler yapıyor oyunu ne güzel okuyor. Ama 20 yaşında adamlar daha ne zaman çalım ne zaman pas onu bilmiyorlar. Ali Kuçik ile ilgili de şunu diyim Nihat'ı paf takımda iken izlemiştim toprak sahada çalışırken de İlk maçınıda canlı izlemiştim. Nihat o zaman çok gol kaçırıyordu doğru ama çok hırslı idi basmadık alan bırakmıyordu. Ali Kuçik Bursa maçında 60 dakika pili bitti. Bir oyuncu kaçırır doğru ama bu yaşta oyundan düşüyorsa o kısım sakıncalıdır. Gençlerle ilgili bir de şu var Ersan başta olmak üzere Cenk ve Necip yeri garanti oyuncular. İsmail Ali üzerlerine koyamazlarsa 1 sene sonra yolcu olurlar. Rıdvan ile Onur için ise pek kısmetli değiller sakatlık konusunda umarım düzelirler ve bir an önce oynarlar. Takımda ikisine de yabancı statüsü yüzünden ihtiyaç var

veysel dedi ki...

Öncelikle selamlar ben sitenizi yeni okuyan ve takip edenlerden birisiyim özellikle genc futbolcuları yazdıgınız ıcın takıp ettıgım bı site oldunuz alt yapımızdakı genc oyuncular ıcın kafamda bır ısaret oluyor sızın yazılarınız sayesınde tesekkur ederım ama bence ali kucık'ın kıralık olarak gonderılmesını ıstemem bence takımda kalmalı fızık gucunu salonda yukseltebılır kondısyon ıcın ıse hocalarından ozel calısma programı alarak kapatabılır bide bana Bobo'nun geldıgı ılk hallerını hatırlatıyor zamanla eger maclardan sonra kacırdıgı pozısyonları ızleyıp kendısıne gore analız ederek nasıl gole cevırecegını ogrenırse buyuk buyuk bı yıldız olur ama kıralık olarak gıderse bence buyuk takımdakı gıbı ogrenemez ben buyuk takımları ozel ogretmene benzetıyorum ogretmen ısın mantıgını anlatır kucuk takımı ıse konu anlatımlı tekrar kıtabı gıbı eger kucuk takıma gıderse bıldıklerını tekrarlar bence sakatlık ıcın ıse bence mılan'ın taktıgı uygulanmalı mılan'da oyuncularının sakatlık gecırebılecegı yerlerı onceden bulup oraya calıstırarak oyuncuların sakatlık rıskını azaltıyorlar bızde uygulamalıyız bence en azından sakatlık fazla yasanmaz ve rotasyon yapma ımkanı dogar hocaya bence İyi Geceler.

tannhauser dedi ki...

bora, teşekkür ederim. farklı düşünmediğimizi görmek beni mutlu etti. "yok yea bu adam olmaz" ya da "iki seneye dünyanın tozunu atar" yorumlarından nasıl sıkıldım bir bilseniz.

ben ali'yi hala sahada izleyemedim. kimi oyuncuların ne işe yaradıkları tv'den tam anlaşılamıyor. mesela giunti'yi hatırlarsınız. ben çok kızardım, bu kadar büyütecek ne var filan diye. sonra seyrettim, sesimi kestim oturdum.

aslında bu yazılar içerisine konuşulacak çok fazla şey var ama şimdi benim çalışmam lazım. görüşmek üzere.

borasahin dedi ki...

Bukan,

Seni hedef alarak yazmadim, aslinda ozellikle birini de hedef almiyorum, o fikirde olanlarla ayni dusunceleri paylasmiyorum, bu konuda daha fazla polemige girmeyecegim.

Ben de bir iki ornek vereyim: Bulent Korkmaz, Alpay Ozalan, Emre Asik.

Ersan Adem konusunda da ayni fikirde degilim, fazla abartiliyor, Eskisehir ve Konya maclarinda en 3 kere feyk kosusu yedi, bunlarin disinda da yine en 2, 3 kere dogru yerde durmadigi icin toplara dokunamadi. Su anda Ersan'in pozisyon bilgisi olarak Toraman'dan daha iyi oldugunu sanmiyorum fakat Toraman'in 23 yasindaki halinden daha iyi tabii. Bir baska zayif yani kendinden kucuk ve hareketli oyunculara karsi yasadigi zaaf. Netice itibariyle Ersan bence su anda ilk 11 oynayabilecek durumda degil, birinci yedek olur. Tabii gelisim gostermeyi basarirsa durum degisir, bunun olmasi icin de gelisen ve iyi bir takim ile birlikte yaninda ona mihenk tasi gorevi gorebilecek tecrubeli bir partnere ihtiyaci var.

Genc oyuncu gelisimi hakkinda -> http://www.guardian.co.uk/football/blog/2010/dec/26/gareth-bale-premier-league

His emergence at outside-left offers proof that young, potential-rich players tend to need a buoyant working atmosphere to fulfil their own promise.

Eger pozisyonu dogru hatirliyorsam, Ismail'le ilgili elestirine de tam olarak katilamayacagim. Hafizam beni yaniltmiyorsa kaleye yakin oyuncu yerine sol kenardaki oyuncuya pas verdi. Diger bir opsiyon da kaleye gitmek olurdu. Ismail yapi itibariyle topu tasiyan bir oyuncu degil. Ayrica dripling yetenegi de iyi sayilmaz. Ismail'den soyle faydalanirsin: Demarke vaziyette top atarsin, kosup yetisir. 60 - 70 metrede de bu isi yapar, onun icin verkaca girebilecegi oyunculara ihtiyaci var, Wenger takimlarini (Ljungberg, Hleb) inceleseler bu isin nasil yapilacagini bulurlar. Dolayisiyla Ismail'in portfoyunde topla ilerlemek olmadigi icin oyle bir tercih yapmamasi cok sasirtici degil, ayrica geriden gelenlerin durumu nedir, tam aklimda degil, o tip pozisyonlarda topu kaptirma ihtimali de fazladir genelde. Pas tercihi ise yanlisti, fakat bence bu ilerletilebilir birsey, sonucta 3, 4 tane birbiri ile ayni gorunen tercih yok, dolayisiyla secim yapmak kolay.

Bukan dedi ki...

Bora özellikle ben de polemik için değil genelde yazılanları okumak için varım. İsmail 1.5 senedir Beşiktaş'ta ve bu tarz hareketleri nerede ise her maç yapıyor.Hollanda maçı topu taça atması gerekirken gitti kaptırdı gol oldu. Bursa maçı kendi ceza sahası önünde taca atacağı topu kaptırdı az kalsın gol oluyorduç. En son Konya veya Antep maçı idi yine bir pozisyonda kararsız kaldı topu kaptırdı. Maç içinde sağlıklı kararı veremiyor. Hata yapmayan bir insan yoktur ama aynı hataları yapıyorsa o oyuncunun oyun zekası düşüktür. İbrahim Üzülmez de bir çok hata yapıyor ama bakıyorsun geliştirdiği yönleri de var ve ayrıca takımda mağlupken oyuna isyan eden deliren nadir adamlardan biri. Amatör olarak futbol oynadım ve maç esnasında mağlupken veya skor berabere iken saha içi dinamitleri vardır oyuna skora duruma isyan eden bu tarz adamlar takımda olmalıdır 1 veya 2 tane çünkü Türkiye'de sistem taktik önemlidir ama saha içi havası farklıdır yaşamayan anlamaz.Ben genç futbolcularda yetenek olarak üst düzey değiller ama şunu görmek istiyorum takımı sahiplenmelerini o formayı aldı mı bırakmamak için herşeylerini vermelerini kızdığım nokta bu. Bu yaşta bunları yapmıycaksan ne zaman yapıcaksın. Ayrıca Bülent Korkmaz Alpay Emre Aşık örneklerini vermişsin bu adamlar kazanmak uğruna yapmayacakları şey olmayan tabiri yerinde ise topa kafa göz dalan hırs küpü adamlar. Ama gençlerden bu tipte adamlar yok olmadığı gibi ne zaman nerde ne yapacağını bilmiyorlar. Herkes Sergen Sergen diyor ama Sergen İsmail yaşında iken maç aldırıyordu.Serpil Hamdi Tüzün bir lafı var Sergen'i keşfetmek için bir çabaya gerek yoktu o zaten kendini belli ediyordu. Üzülmez'in İsmail ile ilgili bir lafı var maç esnasında kendini kaybediyor.

erenn dedi ki...

adamım nerelerdesin? 3 transfer yapıldı, elde 14 yabancı var, basketbol şubesi cortladı.. konu çok sen yok!!

Cartalete dedi ki...

Maç yok ama konu çok hakikaten. Ataleti atarsam, bir genel değerlendirme gelecek.

Adsız dedi ki...

Bugün demirörenin dediklerini dinledinizmi bilmiyorum ama bana oldukça mantıklı geldi.Almeida için bonservis ücretini almeidaya yatırım yapmak isteyen bir şirket üstlenmiş ve ilerideki satışından olacak karada ortak olacak böylelikle.Şirketle çalışmayı düşündüklerini söyledi.Benim bildiğim bu şirketlerin kendilerine air bir scout sistemi oluyor ve genelde kulüplerle anlaşarak yetenekli oyuncuları alıyorlar.Bu şekilde en azından kendi sistemimizi geliştirene kadar genç ve yetenekli oyuncuları bu şirketler üzerinden takıma kazandırabiliriz.Zaten başkanda daha çok geleceğe dönük transferler yapacağını söyledi.

borasahin dedi ki...

Bukan,

Verdigim ornekler yanlis anlasilmis olabilir.

Bukan> "Eğer bir insanın oyun zekası yetersiz ise onun düzelme şansı çok çok azdır. Bakınız Toraman Gökhan Zan. İkisi de 30 yaşların yaklaşmış ama ne zaman nerde ne yapcaklarına dair ilerleme kaydedememişler."

Bora> "Ben de bir iki ornek vereyim: Bulent Korkmaz, Alpay Ozalan, Emre Asik."

Ibrahim Uzulmez'in gelistirdigi arti bir yonu nedir, merak ediyorum, bence kendisini pozisyonlardan siyirma yetenegini gelistirmis, o da ne kadar olumlu tartisilir.

Link: http://borasahin.blogspot.com/2010/11/besiktas-savunma-ve-transfer.html

Sene 2010 bence kayde deger bir ilerleme yok, bir de ustune 37 yasinda olma durumu var. Ayrica senin dedigini baz alir ve Ibrahim'in kendini gelistirdigini varsayarsak, Ibrahim'in 30'undan sonra yaptigini o kadar sans bulsa Ismail de bir sure sonra yapar sonucuna varabiliriz.

Bence de sahada kendini yirtan futbolcunun elestirilerden yirtmasi onlenmeli! Nobre de kendini yirtiyor, ama sonuc sifir, hersey bu mudur? Benim hayatta ogrendigim seylerden biri, gerceklerin her zaman gorundugu gibi olmadigidir; aksine gorunmeyen, bakilmayan yerlerde karsina cikar.

Sergen'le Ismail'i karsilastirmanin bir anlami yok. Kim karsilastiriyorsa sacmaliyor bence. Bu link durum hakkinda fikirlerimi yansitiyor: http://www.taraf.com.tr/ugur-karakullukcu/makale-anil-dilaver-galatasaray-da.htm

Ismail'in su anda eksiksiz oldugunu iddia etmedim, su ana kadar 6.5 milyon Euro'yu baz alirsak, bariz bir hayal kirikligi var, yalniz kendini bir anda oyle bir gelistirebilir ki herkes sasirpr kalabilir, demek ki boyle bir ortam henuz meydana gelmedi. Boyle silik gorunup parlayan cok futbolcu gorduk. Hakan Unsal'i hatirliyorum mesela, Madida'nin nasil fark attigini, topla avuta ciktigini, ortalarinin hic kimselere degmeden taca gittigini, bir de Terim doneminde Hamza'nin ayrilmasi sonrasi yasananlar var.

Adsız dedi ki...

http://volkanbk3.wordpress.com/2009/02/15/tottenhamli-coskun/
Linkte altta yer alan Çoşkun Ekim adlı oyuncu Beşiktaş almış.Fakat Türk vatandaşlığı ile ilgili bir sorun olduğu için oynatılmıyormuş.

Bukan dedi ki...

Bora İlk önce İbrahim Üzülmez'den başlayalım. Bu adam orta yapamıyordu şimdi orta yapıyor hücuma çıkar sonra topu geri atardı artık hücuma ç ıkıyor ve atağa katkıda bulunuyor. Ayrıca 10 senedir Beşiktaş'ta bu adam yaklaşık 10 tane hoca geldi gitti nerde ise hepsi ne yaptı etti sonunda formayı Üzülmez'e verdi. İbrahim Üzülmez çok iyi bir bek mi dersen değil ama şu anda ben İsmail'den daha faydalı buluyorum. İkincisi İsmail ile Sergen'i kıyaslamam Sergen 80 lerde görüp görülebilecek en büyük yetenektir. Oyunu okuması bilgisi Serpil Hamdi Tüzün katkısı vardır ama doğuştandır oyun zekası görgüsü nerde ne yapacağını bilmesi. Hani bir Sergen olursun maçı 2 hareketle koparırsın belli şeylere tahammülü olur insanın ama şimdi futbolcular genç oyuncular özellikle daha bir şey vermeden ve o yetenek kalibrede olmadan sanki hırsları yokmuş gibi heyecansız isteksiz kızdığım mesele bu. Çok yetenekli değilsindir ama öyle bir kazanma arzusu ve isteği vardır ona şapka çıkarırım. Genç yeteneklerin çıkmasını bende isterim öz kaynak düzeninden ama kafaca profesyonel olmayan gençler olduğu sürece alt yapıdan çok oyuncu çıkacağını düşünmüyorum.