Bundan yaklaşık 10 yıl evvel, “Wimbledon” denince aklıma Efan Ekoku geliyordu… Ta ki; bir Marat Safin ve Goran Ivanisevic maçına kadar. Klasik, yaz tatili ekranında kayda değer bir şey bulamayan liseli durumundayız o dönemler. Gündüz vakti pek seçenek yokken, bir tenis maçını izlemeye ve daha sonrasında tat alınca “anlamaya” çalışmıştım. İlk öğrendiğim tenis tabirlerinden biri “ace” oluyordu; raket sesiyle, alkış sesinin peşin sıra geldiği, hiç bir şeye değmeden sayı olup, rakibi çaresiz bırakan servis çeşidi... Malum, oynayanlardan biri; belki de bu konuda dünyanın en iyisiydi: Ivanisevic. Neyse… O günden itibaren tenis maçlarını izlemeye devam edecek ve artık Wimbledon denince aklıma “tenis” gelecekti. E zaten, Ekoku futbolu çoktan bırakmıştı ve Wimbledon futbol takımı da kepenkleri indirmişti…İtiraf edeyim; uzun zamandır “şöyle Beşiktaş fark yaratarak bir maç kazansa da, ace başlığını kullansam” diye iç geçiriyordum. O gün, bugünmüş… Beşiktaş, Bucaspor karşısında rahat ve temiz bir skorla galip geleceğini, neredeyse santradan belli ediyordu. Çok muhteşem oynamıyordu maçın başlarında, ama her an için bir tehdit unsuruydu. Takım, ayağına aldığı her topu rakip kale önünde sonuçlandırıyordu neredeyse…
Elbette yeni Portekizlilerin takıma ve tribüne kattığı hava bir başkaydı… Ancak, ne 4-2-4 tadındaki “saldıray” sistem, ne de yeni transferler açıklayabilirdi bunu. Sahada fark yaratan Beşiktaş: 2010’un Beşiktaş’ıydı. Takım, sene başından beri uygulamak istediği felsefeyi layıkıyla yerine getiriyor, yakın ve oldukça “önde” oynuyordu. Öyle yakın ve önde ki; beklerle, takımın en ucundaki Almeida birkaç kez “verkaç” yapma fırsatı dahi yakaladı… “Topun kaybedildiği noktaya basma” uygulaması muhteşemdi, özellikle İsmail bu konuda çok başarılıydı. Bunlara; Guti ve Quaresma’nın, neredeyse “tüm yetenekleriyle” sahada oluşu da eklenince, ortaya böyle “her anlamda” bir fark çıkmış oldu…
Nobre’nin performansına pek diyecek yok, bu sistemde önemli bir dişli olduğundan daha önceleri de bahsettik. İlk golde, geri sıçrayarak attığı kafa harikaydı… Ancak, ben dün akşamki Beşiktaş’ın baskılı ve bol pozisyonlu oyununu, Nobre’nin dahil olduğu 4-2-4 sistemiyle pek ilişkilendirmiyorum. Nobre, çoğunlukla duran top ve duran topların devamında etkili oldu. Normal oyun akışında ise, Almeida yine çoğunlukla yalnızdı ceza sahası içersinde… O nedenle, bu takıma “ikinci forvet” yerine, “üçüncü ortasaha” eklentisinin daha sağlıklı olacağını; böyle bir durumda hücumsal anlamda pek eksiklik yaşanmayacağını, aksine kapılan topların artması sebebiyle, daha sık atak yapma şansının elde edileceğini düşünüyorum. Tıpkı bugün Fernandes – Nobre değişikliği sonrası gibi… Böyle bir durumda, Guti de ceza sahasına daha yakın oynar. Gerekirse ceza sahası içinde pozisyon takibi yapar ve şutlar atar. Vuruşunu yaparken düşer ve topun tavana takıldığını görünce, coşkuyla yerden kalkar ve beni benden alır!Fernandes’in özellikleri de “Guti’yi öne atacak” cinsten. Elbette Guti’nin 50 metrelik uzun ve derinlemesine paslarını gözler arar, ama Fernandes de az değildir. Bugün en son Kleberson’da gördüğümüz bir şey yaptı; pasını verir vermez boşa hareketlendi ve tekrar aldı. Boşluk görünce driblinglere kalktı, gerekirse “derin paslar “denedi… Onu bu takıma kazandırmak gerek.
Simao “çaktırmadan” ilk golünü attı. “Uzaktaki forvet” için fizik olarak düşük olsa da, futbol zekası ve pozisyon takibi açısından kalibreli bir oyuncudur. Böyle golleri çok atar da, şöyle sol çaprazdan bir frikik şansı gelmedi hala… Almeida’nın cüssesi, kendiliğinden pozisyon bulduruyor. Rakibin en uzununu yamacına çektiğinden, Nobre bugün çok rahat kafalar vurdu. Tıpkı Van Hooijdonk’un etrafında dolanırken, yarım sezonda krallığı kovaladığı sene olduğu gibi, bugünlerde de Almeida’nın etinden sütünden faydalanıyor Nobre… Ama Bobo, Almeida’yı keser, size diyeyim… Pozitif ayrımcılığımdan ya da Almeida’nın kötü olduğundan değil; Bobo’nun bu sisteme daha yakın olduğundan ve daha “kurnaz” bir santrafor yapısından dolayıdır bu söylemim.
Sisteme yatkınlığı şöyle; yukarıda bahsettiğimiz gibi, takım boyu kısalınca “en uçta” oynayan adamın bile pas oyununa dahil olması gerekiyor. Burada Bobo’nun iyi pas yapması, hatta geriden oyun kurması ve sürekli hareketli oluşu, onu bu sitem yapısında daha makul kılıyor. Rapid Wien deplasmanında yaptıklarını hatırlayın… Bugün hazır olmamasına rağmen, oynadığı bölümde oldukça iyiydi bana göre. Ortasahaya yanaşıp aldığı ve yönlendirdiği paslar önemliydi.Bobo, “pası verecek oyuncuya” daha iyi opsiyon oluşturacak şekilde koşular yapıyor. Hem defans arkasına, hem de ceza sahası içersinde. “Kurnaz santrafor” yapısı derken kastım buydu… Bu konuda da Almeida’dan önde. Almeida’nın da Bobo’ya nazaran çok öne çıkan özellikleri var elbet, ancak mevcut sistem Bobo’yu öne çıkarır…
Bugünkü Beşiktaş, ligi “sağlıklı” ve düzgün bir rotasyonla götürdüğü taktirde; daha bir çok İnönü maçını “ace’le” kazanacaktır. Bir zaman sonra, rakipler puan almaktan çok “madara olmamak” adına hamleler yapabilir, bu da Beşiktaş’ın işine yarar. 4-2-4, her takıma yemeyecektir ama Kasımpaşa, Konyaspor gibi kayıpları zor yaşatır gibi duruyor… Tabi bunda herkesin sağlıklı olması şart, özellikle Guti Reyis’in. Bu yapıda ortasaha çok yıpranıyor, o nedenle Trabzonspor maçında Aurelio ve Guti’nin yerine, Ernst ve Fernandes ile çıkardım ben olsam. Hatta Necip’i de ekleyip ortayı 3'ler, Quaresma’yı dinlendirirdim. Neyse, bunlar “Trabzonspor maçı öncesi Beşiktaş” konularına dahil olduğundan fazla uzatmayalım.
Bugün "oley çektirmeye bile deparla gelen Erman" çıktı karşıma, zincirleme olarak Khlestov'u, Ümit'i falan hatırladım. Hani 3 ortadan 2'sinde gol yemeyi beceren savunmayı... Böylelikle bir şeyi daha hatırladım; oyunu rakip yarı sahada oynamaya çalışan Beşiktaş'ın "arkasına atılan" topları pek takmamayı... Toraman'ın hatalarını bile göresim gelmedi, itiraf edeyim. Ama yine de daha sıkı maçlarda Sivok - Ersan'ı görmeyi yeylerim. Kontenjan sıkıntı yaratırsa, gerekirse kendini kessin Schuster Dayı... İyi hafta sonları.
14 yorum:
Ekrem sağlam dönebilseydi yada Schuster Dayı kendisini kesmek yerine Toraman'ı sağ bekte oynatmayı düşünseydi defansın göbeğinde Sivok'la daha bi güzel olurdu yazdığın kador. Tabi bence.
Bu arada Guti negzel öpüyo be armayı...
Son paragrafı okumamıştım ne yalan söyleyeyim. Dmitri Khlestov'la Ümit Bozkurt vardı di mi bi aralar. Bir de Ohen'e uçarak asist yapan sağ bek Erkan Avseren.
Utanmadan "Bu takimin sistemi yok mu?" diye sorulan Schuster, Turk futbolunda gormeye alisik olmadigimiz bir seyi basarmak uzere. Kadroda rotasyon yapar gibi, Besiktas'in mactan maca degistirebilecegi bir distemper paleti olusuyor Schuster'in elinde. Futbol IQ'su boylesine yuksek bir kadroyla taktiksel disiplin de mumkun oluyor, stratejik varyasyonlar da.
Gercekten heyecanlanmamak mumkun degil bu takimi gorunce. Erman'dan bahsettigin icin ozellikle tesekkurler. Bugun yildiz begendiremedigimiz genc taraftarlar, Besiktas tarihinde ne kadar cok Erman oldugunu bilmez.
Bu arada, A2 oyuncularinin kamp performanslari ile ilgili bilgi verebilrsen cok sevinirim.
Öncellikle devre arası transfer gereksiz lafının ne kadar boş olduğu ortaya çıktı. Eğer bu adamlar gelmese Manisa maçı ve Buca maçından alınacak sonuçlarla hem lig hem kupaya veda edebilirdik şimdi şansımız sürüyor hala. Ayrıca bu oyuncuları tek sezonda almak imkansızı başarmak gibi birşey bu takım yüz yıllık tarihi bir çınar ama yabancılardan 11 yap desen nerde ise yapamayacak kadar az kaliteli oyuncu gelmiş ve bir sezonda 5 tane sağlam transfer yapıldı. Ve son 2 3 senenin artıkların bir çoğu takımdan gitti. Ayrıca herhalde son yıllarda hiç bir maçta bu kadar rahat izlediğimi hatırlamıyorum. Nerdeyse öyle bir takımdı ki 2 3 gol geride olsak onu bile çevirecek durumda idi takım.
Maçta en dikkat çekici olay ise senelerdir içerde yapmadığımız birşeyi yaptık baskıyı kurup skor üstünlüğünü sağladık bu gelecek için iyi bir avantaj olur. Senelerce Galatasaray 96 2000 arası ve Fenerbahçe kendi iç sahasında bir çok maçı 15 20 dakikada koparıp şampiyon oldular bizim eksiğimiz ilk yarıları hep çöpe atmaktı bu açıdan güzel bir maçtı umarım her maç böyle oynayıp içerde rakibi kafadan sindirmek lazım.
Almeida yorumuna katılmıyorum. Almeida henüz 2.maçında, tam anlamıyla uyumlu değil arkadaşlarıyla. Kanatlardan gelen ortalarda henüz paylaşım yapacak kadar iyi anlaşamıyor yanındakilerle. Ona rağmen, topu uygun adama indirmesi, defansı dağıtması, klasik pivot oyunu bile yeterli oluyor. Verkaçlarla güzel toplar da bırakıyor. İsmail'e net bir pozisyon yarattı böyle. Diğer yandan Nobre'yi de oyuna dahil ediyor. Almeida'nın yerinde Bobo olsa Nobre bu kadar etkili olamazdı. Almeida ile Bobo birbirlerini ikame edecek tarzda oyuncular değil, birbirlerini tamamlayacak tarzda oyuncular.
tearkan;
Erkan deyip geçme, adam İnönü'de ilk trivela golü atan adam belki de :) (bkz bir İstanbulspor maçı)
İBB maçında Hilbert cezalı, en makulu Toraman'ı oraya çekip; Sivok'u monte etmek gibi gözüküyor.
ozzie;
Muhammed, Doğukan ve Mertcan için A Takım erken, havayı solumak için oradaydılar muhtemelen. Ama Muhammed'in ciddi damga vurduğu, hatta bu sezon için forma numarası istendiğini duymuştum. Bu sezon süre alması sürpriz olmaz.
Furkan ve Oğuz A Takım'a en yakın gençler. Mevki ve performans itibariyle Oğuz daha şanslı.
Bukan;
İlk devrede "şu son 10 dakika baskıları, ilk 10 dakikada olsa ya..." diye iç geçiriyorduk. Artık öyle olacak gibi... İç saha dış saha farketmez, bu takım böyle ofansif oyunculara sahipse, oyunu dengede götürmesine gerek yok. Maçın ilk anlarında ultimatomu vermesi gerekiyor rakibine.
Ahmet;
Yazıda da belirttiğim gibi, Bobo'yu tercih etmem; Almeida'nın kötü ya da faydasız olduğundan değil. Nobre'nin Almeida ile birlikte gole daha yakın olduğuna da katılıyorum.
Ancak, genel itibariyle yeniden "3'lü ortasahaya" dönüleceğini düşünür ya da daha doğrusu "ümit edecek" olursak, bu durumda Bobo daha uygun orta forvet olur gibi.
Sahada bir ikinci forvet varsa, elbette Almeida daha yatkın bir hedef santrafor tipidir.
Ayrıca ben, Almeida'nın bir arkada oynayacağına da inanıyorum. Hücum presi gayet güçlü ve sol ayağıyla oyunu yönlendirmesi de güzel. Bir pozisyonda; kapalı tribün önünden, numaralıya doğru öyle bir paralel pas attı ki; sarı saç, siyah saç ayrımı yapamasam "Guti" sanardım.
--
Trabzonspor puan kaybetti, belki bir başlangıçtır. Çünkü bu puanı kaybederken, hiç de Eskişehirspor karşısında puan kaybeden Trabzon'a benzemiyorlardı... Beşiktaşlı'nın dünkü oyunla beraber umutları daha da artmıştır heralde.
Çarşamba Trabzon, haftasonu İBB maçları bir çok konuda önem kazandı.
Teşekkürler.
"İtiraf edeyim; uzun zamandır “şöyle Beşiktaş fark yaratarak bir maç kazansa da, ace başlığını kullansam” diye iç geçiriyordum."
Ahaha, çok güzel. Zaten bence bu blogu farklı yapan senin bu içtenliğin. Beşiktaşımızı sevme yolunu seviyorum sevgili Cartalete :)
Kaldı 12...
Abiler yavaş yavaş sistem oturacak.
Lakin ben her maça mutlaka ve mutlaka
Şu kadro ile başlanmasını daha sonra kritik adam değişikliklerinin yapılmasını tercih ederim...
Cenk
Hilbert/Toraman-Sivok-Ersan-İsmail
Burada hilbert/toraman yabancı sayısınagöre oynar...
Ernst-Fernandes-Q7-Simao
Guti
Almeida
Aurelio'yu oynatırsak arka hilbert olur...
Bu sayede Nobre'nin kazmalığını yaşamaz aynı zamanda orta saha baskısıyla kapılan toplar çok olumlu ve hızlı kullanılabilir.
Almeida'da geçer asıl mevkiine hem havadan hem yerden paslaşır arkadaşlarıyla...
Skor olarak öne geçildiğinde ise Guti'yi-Q7'yi kesip gerek gençlerden gerekse Bobo-Hilbert'ten yararlanabiliriz.
Elimizdeki dört ön libero da Ernst-Necip-Aurelio-Fernandes fizik olarak sağlam olduklarından rotasyona çok daha uygunlar...
Zincirin zayıf halkaları olan Q7 ve Guti'yi ise dinlendirebiliriz. Ama önce öne geçmek lazım...
Başkan yakalanacak skor avantajı gençleri kullanma imkanı da tanıyacaktır.
Önümüzde kaba bir hesapla 20 maç var. Bu 20 maçın 20'sine de Q7 ve Guti ile başlamalıyız. Ancak bunların 1800 dakikalık bir performans göstermesi imkansız olduğundan mümkün mertebe ikinci yarıda 50'ci dakikada hatta Buca'da olduğu gibi ilk yarıda skoru bulursak hemen değişime gidebiliriz.
Bir de Dayının maç sonunda ilginç bir sözü vardı. Trabzon ile oynadığımız iyi oldu. Nasıl bir takım olduğumuz ortaya çıkacak diye. O yüzden ben TS ve İBB'yi bekliyorum.
Tahminim maça benim yazdığım kadro ile başlayacaktır.
Hakkımızda hayırlısı ama ben çok ümitliyim be abi...
konu ile ilgisiz olacak ama yarin u16 milli takimimizin ege kupasindaki ilk macin cikiyor. bu maci tv'de canli olarak izleme imkanimiz bulunuyormu acaba ?
Adsız
Geçen sene yayınlamışlardı maçları.Bu senede yayınlanırsa yarın trt3 de olur.Tabi bu sefer muhammed sahada olacağı için yayınlanmasını özellikle umut ediyorum.
Maça gelincen gerçekten çok iyi vakit geçirdim.Quaresmanın ters kanadında etkili bir oyuncu olunca çok daha etkili süprizli ve hücum seçeneği bol bir takım ortaya çıkıyor.Buna bir de Gutinin takımı giderek dahada sahiplenmesi eklenince bize maçın tadını çıkarmak kaldı.Ama sistem olarak oturması gereken çok şey var hala.Oyuncular yeterince alışamamış birbirine pas alışverişinde sorun yaşadık zaman zaman.Bir de uzun topları sadece guti atsın mümkünse.Ersan ve toramanın şişirdiği tüm toparı kaybettik bir şekilde.
deniz;
Eyvallah :)
maui;
Aynı şekilde düşünüyoruz. Schuster'in de "taktik tercihinin" ne yönde olduğunu görmek için Çarşamba'yı bekleyeceğiz sanırım. Orada da 4-4-2 benzeri bir sistemle devam ederse, 2. yarı boyunca bu düzen üzerine gideceği anlaşılır gibi.
Adsız, Rivaldo;
Ben de TRT'den ümitliyim, yarın 13'de yayınlaması muhtemel kanalları dikizleriz. Muhammed'in de son durumunu görmüş oluruz.
Guti ve uzun pas konusunda katılıyorum. Guti vuruyorsa o topun adı "uzun pastır" zaten, diğerlerininki şişirme :)
Trt yayınlamadı maçı.Muhammed hattrick yapmış 4-2 yenmişiz Danimarkayı.Geçen sene sadece finalide yayınlamış olabilirler.Finale kalırsak orda izleriz artık.
Yayın akışında da yoktu zaten. Bir umut dedik ama olmadı. Muhammed'in hat tricki ile izleyemediğime daha da üzüldüm.
Muhtemelen A2 ile devam edecek turnuva sonrası. Orada bir kaç maçını izlemeyi düşünüyorum.
Cartalete, bana göre bu takım Türkiye'de 4-2-3-1'i en iyi uygulayabilecek kadroya sahip. Denizli'nin yanıla yanıla bulduğu Cisse-Ernst ikilisinin bir üst sürümü Ernst-Fernandes voltranıdır. Her ikisi de geriden top alıp oyun kurabilir. Fernandes bu konu da Ernst'ten de öndedir. Gerekirse çalımla bile çıkar, Aurelio'dan farklı olarak, geri oynamayı çok sevmez. Top kapma konusunda da ahtopota bağladığı da olur çoğu zaman. Bu ikilinin önünde Guti hep daha rahat oynar hem de takımı oynatır. Çok şık gollere de imza atar. Böylece çok da dengeli bir takım oluruz. İşte o zaman yenilmez armada oluruz diye düşünüyorum. Trabzon'a bu orta saha ile çıkarsak zaten çok rahat bir galibiyet alırız..selamlar..
Yorum Gönder