Gerçek Dünyaya Hoş Geldin Beşiktaşlı

24 Mayıs 1980… Tarihinin belki de ‘en kötü Beşiktaş’ı’, 11. sırada bitirdiği sezonun son maçını oynuyor… 11. sıra sizi yanıltmasın; küme düşen 14. Göztepe’nin sadece 2 puan üzeri… Gerçi o zamanlar galibiyete 2 puan veriliyor ama olsun… Rakip Zonguldakspor! Günümüzde çoktandır ortalarda yoklar ama o maçta Beşiktaş’ı yenselerdi; ligi 2. bitirip UEFA’ya gideceklerdi. Ama olmadı… Beşiktaş yine çok kötüydü ama Ercan’ın golüyle kazanmasını bildi, UEFA’ya Fenerbahçe gitti.

Ercan’ın golünde Dolmabahçe yıkılıyordu! Sanki şampiyonluk maçıymışçasına, yine tribünlere iğne atsan yere düşmüyordu. Beşiktaş çok kötüydü ama yalnız değildi… Maç sonunda Rasim Kaptan, “bizi bugünlerde bile yalnız bırakmayan taraftarımıza çok mahcubuz…” diyordu, haklıydı... Çünkü taraftar oraya takımına sitem etmek, küfür etmek, ıslıklamak, ‘sizi topçu yapanın!!!’ demek için orada değildi; Beşiktaş için oradaydı!
Hem o takım, hem de Eskişehir’de sakat sakat maçı tamamlayan Rasim Kaptan; mahcubiyetini sadece 1 yıl sonra giderdi. Beşiktaş 1982 yılında, İstanbul’da siyah-beyaz iplik bırakmayacak olan şampiyonluğu yakaladı.

Beşiktaş 1980 yılında küme de düşebilirdi. Belki yurtta hala onun üzerine espriler yapılırdı ancak global anlamda bugünkü kadar prestij kaybı yaşanmazdı; hatta esamesi bile okunmazdı! Beşiktaş bu akşam, adını dünyaya duyurdu ama pek planlanıldığı gibi değil. Zaten tam da bu “dünya kulübü olmak!” hatta onun da öncesinde “ön sayfalarda yer alacak takım olmak” akımlarının sonucuydu bu… Bugün artık dip görüldü, kimsenin kimseyi kandıramayacağı vakit geldi…

Haklı olarak herkes, bombayı bırakıp TFF başkanı olan insana beddualarını sunuyor. Bu yeni bir şey değil zaten. Zira ben bu tehlikeyi, daha ilk başkanlık seçiminde hissettim; 2004’de… “Locaları yıkacam!” ana başlıklı bir popülizm politikası izleniyordu. O gün üyeliğim olsa, yine oy atmazdım. Çünkü bu milletin başına ne geldiyse popülist politikalar yüzünden gelmiştir. Gerçekleri söyleyen ise kolay düşman kazanmıştır tarihte.

Demirören’i geç… Aslında "geçme!" ama 'taksitli hibeye' tav olup ibra edenler sağolsun, ister istemez; geç... O gün "ibra etmemek bize göre değil" diyip şimdilerde de "100 bin üye bize uygun değil!" diyen insancıkları da geç... Aslında geçme; ama şimdilik geç. Şahıs ve şahıslar, elbet bir gün değişecekti; değişiyor da… Beni asıl korkutan, Beşiktaşlının bu son dönemde yaşadığı (yaşatılan) kimlik problemiydi. Game of Thrones’u izleyenler bilir; orada Theon diye bir arkadaş var; kimlik sorununun nelere yol açacağını güzel koyuyor ortaya…

‘Beşiktaş mücadeledir! Ama Ahmet topçu değil!’, ’30 liraya bilet mi olur Beşiktaş halk takımıdır! Ama Mehmet, Beşiktaş’ın oyuncusu değil!’, ‘Nerede o 90’ların kolej takımı havası… Nedir bu Necip’in hali?’… Evet, bu ve bunun gibi tezat düşünceleri aynı cümle içinde kurmaya başlamıştı Beşiktaşlı. Ona sunulan düzeni, kabul etmişti bir anlamda… Bir yıldız transferiyle, sorular sormayı bıraktı Beşiktaşlı. Yeter! denilen adam, bir anda ‘çıldırt bizi başkan!’ mertebesine yükseldi… Ve bugüne geldik.

Avrupa’dan men edilmek prestij, bu dar zamanda önemli bir para ve 5 yıl boyunca çekeceği sıralama (seri başı olma, üst torbada yer alma şansı vs.) kaybı yaşatmıştır. Düşülen durum felakettir ama bir “son” asla değildir; bilakis bir fırsattır, uyanıştır… Nasıl ki milli mücadele zamanında insanlarımız, ancak Yunanların İzmir’e gelip yakıp, yıkmasından sonra durumun vahametini kavramaya başlamış ve Mustafa Kemal’in gerçekçi söylemlerine iştirak etmiştir; aynı durum bu olay sonrası Beşiktaşlıda da yaşanacaktır belki de…

Artık elini taşın altın koyanlara ciddi bir destek zamanıdır. Biliyorum ki, sadece Beşiktaş’ın maddi problemleri için değil, aynı zamanda gelecek takımının da rotasını çizmek için de uğraşıyorlar. Elde kalan mali yapıya uygun şekilde transferlere de başladılar... Emre’yi yazdık ettik, çok iyi bir kazanım. Bugün A2 Milli’de izledik ki; Berat’ın da belli bir kalitesi var. Fizik, mental olarak Sakaryaspor değil, Sampdoria’dan gelmiş gibi… Yine ‘biliyorum ki’ bu oyuncular artık sadece tavsiye üzerine değil; ciddi bir ekip altında izlenip, işlenip alınıyorlar. 
O yüzden bırakalım artık karamsarlığı, yeni yapılandırmada tam anlamıyla sağlam duralım. Quaresma’nın trivelası yerine, Berkay’ın yapacağı yatarak müdahaleyi falan alkışlayalım mesela; şimdiden bir fikre sahip değilken “sen kimsin?” demek yerine… Ne kaybederiz? Hiç bir şey… Ama belki kazanırız. Berkay, ya da Berat her neyse; o moralle bir sonraki atakta yine direnç koyar, sonra yine yine yine… Ama “Beşiktaş’ın topçusu değil!” yaftasıyla ilk günden önyargı koymak, belki olacak olanı da oldurmayacak…

Şu günden sonra beğenmediği adamı tribünde ıslıklayan insan da Demirören’den beterdir, aynı derecede Beşiktaş’ın iç bedbahtıdır! Ne oluyor be abi bu adamları ıslıklayınca? Hoca oyundan mı alacak, bir daha takıma mı koymayacak? Tribün ıslıklıyor diye inanıp, sahaya sürdüğü adamı alacak hoca, karaktersizliğin de kitabını yazmış demektir zaten.  Maç boyu 1.7 km koşan adamı ıslıkla madem. Kötü şut, kötü orta, kötü pas atan değil; kötü koşan adamdır Beşiktaş’a ihanet eden… Son sezon Karabük, hatta kuşlara oynayan İBB; Beşiktaş'dan daha başarılı olmuş iç sahada. Bu mu muhtemeşem, dünyanın kıskandığı taraftarlık? Herkes beğenmediği adamları ıslıklarsa, takım 34 maçını da deplasmanda oynamış olur; bu basit mantığın farkında değil miyiz? Beşiktaş “akıllı” yönetilirse; o kötü pas, kötü şutta ısrarcı olanlar zaten tasfiye edilir zamanla, yerleri de doldurulur. Bunu yapacak mecralar oluşturulmuş durumda…

Gelecek planlamada, alt yapı oyuncularımız da ciddi şekilde yer alacak. Aralarında üzerine plan yapılası oyuncular da çoklukta zaten, yazıyoruz ediyoruz bazen; biliyorsunuz… Bunu takdir edilmek için yapmasam da; sağ olsunlar, çoğunlukla takdir ediliyorum bu konuda ama “Messi çıktı da biz mi oynatmadık?” ya da “La Masia yaptın Fulya’yı bilader” diyeni de çıkmıyor değil. Yahu Messi çıkmasın, İsmail çıksın, Fink çıksın, Uğur İnceman çıksın, Hilbert çıksın… En kötü, yerli transferde Beşiktaş’ı dışarıya muhtaç etmesinler, bu maddi anlamda ne demek biliyor musunuz? Tabata’da olduğu kadar, Beşiktaş’ın vasat yerlilere ödediği küçük harcamalardır batıran…

Kaldı ki; sen daha Necip’i beğenmiyorsan, belli bir zaman sonra homurdanmaya başlıyorsan: Messi’nin o ortamda çıkacağı varsa da çıkmaz. Tello’nun, şampiyonu tayin edecek El Clasico maçında “iki net gol” kaçırmasına rağmen, kenara alkışlarla alındığı yerde çıkıyor işte Messi… Ki orada da bir tane Messi var zaten. Gerisi; Tello’dur, Cuenca’dır, Montoya’dır… Bizde çıksa “bu muymuş alt yapı?” denilecek adamlardır kısaca…
Beşiktaş, en şaşalı dönemini Metin’le, Feyyaz’la, Ali’yle, Ulvi’yle, Şifo’yla yaşamış bir takımdır. ‘Birinci sayfa takımı’ tabiri de, o yolda gelen oyuncular da oturmamıştır hiçbir zaman, o yama tutmamıştır. Aksine batmışızdır… Beşiktaş’ın gerçeği: Quaresma’nın, Simao'nun, Guti’nin maliyetlerini forma alarak karşılayamamaktır. Bu kanıtlandı zaten, yıldızların düştüğü sezonla bir önceki sezon arasında “saha dışı gelirlerde” pek değişme olmadı… Sevinmedim mi bu adamların gelişine? Sevindim elbette… Ama kafamda “nasıl olacak bu işler?” sorusu hep vardı, kemiriyordu… Bugün gördük ki, boşuna kemir miyormuş... "Muhasebeci misin taraftar mı?" denilen adamlar, haklı çıktı. Ama olsun; uyanalım da varsın şu saatten sonra uyanalım ve özeleştirimizi yapalım. Evvela kendimizi düzeltelim, sonra herşey düzelir zamanla...

FEDA organizasyonu mükemmel… Sokakta bu tişörtle gördüğüm insana sarılasım geliyor… Peki gelecek sezon maçlarda, 10 saniye sürecek bir küfürle bile; 10'larca kişinin FEDA kazancını yakacağımızın farkında mıyız?  Bunu yapacak insan, artık sen de bir Demirören'sin! FEDA demek yetmez, bunu hayat felsefesine de dönüştürmek gerekir. Canınızı istemiyoruz zaten Beşiktaş için, o Şeref Bey’lere özgü bir şeydir… Artık şu beklentinizi, nefretinizi FEDA edin de, Beşiktaş rahatça yeni ve 'genç' sayfasını açsın; çok şey mi istiyoruz? Ayrıca bu yolun sonu Beşiktaş için başarısızlığın aksine, başarıdır aslında; tarih yalan söylemez.

En başta anlattığım küme düşme ve sonrasındaki şampiyonluk hikayesini ben yaşamadım; 1980’de de, 1982’de de dünyada yoktum henüz. Ama anlattılar, olmak istedim… O Zonguldakspor maçına sadece “Beşiktaş için” gelmiş insanlarla bir arada, omuz omuza durmayı çok isterdim…

Şimdi bizim jenarasyon için de böyle bir fırsat doğdu. Beşiktaş’ın dirilişi için, sadece Beşiktaş’ı düşünelim. Araya kendi nefsimiz girmesin bir müddet… Aksi halde olmuyor, görüyoruz. Uğruna FEDA diyeceğimiz bir camia kalmayacak ortada…

Morpheus’un Neo’ya sarfettiği bir cümle bizler için de söz konusu: Gerçek dünyaya hoş geldin Beşiktaşlı…Matrix'de çok bile kaldın aslında.

Konuyla alakalı bir başka yazı: Şanlı Beşiktaş'a Dönüş Yolu

17 yorum:

ihsan dedi ki...

Teşekkürler Mustafa Abi. Diyecek kelime bırakmamışsın. Bu karar iyi oldu. Ben sevindim şahsen. Yoksa bu maliyetli yabancılara başka türlü "elveda" diyemeyeceğiz. En basitinden Simao olayı, bunu göstergesiydi.
(Abi, ayrıca Ergin Ataman, 16 yaşındaki çocuğa en önemli maçlarda süre veriyor. Verimini alıyor. Bu gerçek örnek bile yeter bize.)

delSolar dedi ki...

süper bir yazi, ellerine saglik Mustafa kardes. Umarim yeni stad ile beraber su carsi belasindan da kurtuluruz. Eger demiroren o kadar sene orda durduysa onlarda bir o kadar sucludur. Gercek besiktasli zaten sevmez carsiyi.

Cartalete dedi ki...

ihsan,

Kesinlikle. Yönetimin reformlar için eli kolaylaştı artık, dış sesin önü kesildi. Ligdeki puan durumuyla gidememekten, gidip önelemeyi geçememekten iyidir böylesi.
Şok lazımdır bazen... Ayrıca, yeni bir takımın daha az maç temposu, daha az uçak yolculuğu da hayrınadır.

delSolar,

Çarşı, Beşiktaş'ın "güzel taraftar" dediğimiz dönemlerde de; 80'lerde de 90'larda da vardı. Çarşı dediğin zaten adı üstünde Beşiktaş Çarşısı civarında yaşayan, hayatını Beşiktaş'a adamış insanlar.
Ben kendime Çarşı diyemem mesela. Ama kendine Çarşı diyip de; sağdan soldan gelmiş, adını hatırlamayacak kadar içip, millete sarkıntılık eden, soygunculuk yapan, yolda bira şişesi parçalayan adam mayayı bozdu.
Hakiki Çarşı insanı da maçlardan elini ayağını çekti bir müddet sonra. Eski yönetim o grup içinden belli bir kesimi kullanmış da olabilir; "2 kupayı unutma!", dövdürme meselesinde olduğu gibi. Ki onlar da Demirören kaynağı kesilince, azalarak bitecektir zaten.

Ama Çarşı'yı komple yok saymak, çoğu hayatını kaybetmiş, bir kısmını hala Köyiçi'nde bulabileceğiniz güzel insanları da yok saymak olur.

Beşiktaş'ın kangren taraftar modeli çeşitli yerlere dağılmış durumda. Kapalıda da, numaralıda da, açıkta da var. Belli bir grup adıyla ortaya konamaz.

Konuyu farklı tarafa çekmeyelim.

Bjk_KnightS dedi ki...

itibar kaybettik belki. ama yalancı bir itibar kazanmaktansa 0dan gercek itibarı tekrar kazanmak en iyisi. juventus bunca seneler sonrası eski itibarını kazanmaya basladı. renktas takımımız gibi bizde tekrar ayaga kalkabiliriz. yeter ki bundan sonra yapılan yanlıslardan ders alınsın. bu karar yabancı teknik direktör işini de büyük ihtimal suya düşürdü. muhtemelen samet aybaba gelir. her ne kadar karsı cıkan, begenmeyen cok olsa da herseye ragmen laf soylemek yerine tam destek olmak lazım.

Bjk_KnightS dedi ki...

Ayrıca sunu da ekleyeyim. samet aybaba fikrine karsı cıkanların basındaydım. van gaal, rangnick gibi alman ekolünü istiyordum. ama bu durumda kim gelirse gelsin tam destek olmak lazım...

KCKF dedi ki...

Sabah sabah gözümden 2 damla yaş akıttın, ellerine sağlık.

Bir arkadaşımla FD şarkısı üzerine geyik yapıyorduk, "Bana bitmeyen bir şey söyle, sonsuza inanayım", yok öyle bir şey diyordu. Ben kendimde bitmeyecek şeyin Beşiktaş aşkı olduğunu buldum. Elbet bu günler de geçecek. Tüm taraftarların sizin gibi, bizim gibi bu mevcut durumun farkına varması dileğiyle.

Celal Abbas dedi ki...

Böyle iddialı laflardan korkmak lazım. Hatta bunun psikolojik analizi bile yapmalılar üniversitelerde. Belkide vardır böyle bir çalışma. Malatyaspor 40.yılını büyük vaatlerle büyük hedeflerle girmişti lige. Hedefi şu an tam hatırlamıyorum ama gerçekten çok büyüktü. O sezon malatyaspor küme düştü. şimdi ise amatör ligden bile düştü ve kapanacak. Çok iddialı laflar söylediğinizde eğer bu hedefi gerçekleştiremediğinizde yıkım katsayısı bir anda artıyor.

İddaa oynayanlar iyi bilirler. arka arkaya kupon tutturamadıklarında eğer uzun vadeli bir sistemleri yoksa bir anda agresifleşip kayıplarını telafi etmek için daha fazla para harcamaya dolayısıyla kayıplarda çok daha feci oluyor. Ondan sonra TV8 deki baytahmindeki mesajlar gibi evimi satarsınız ineğimi satarsınız yoksa sahte belgelermi düzenlersiniz o sizin yaratıcılığınıza kalmış :)

Pamukk dedi ki...

muhteşem. eline sağlık.

benim umudum yok taraftardan yana..

rocker_tr dedi ki...

Beşiktaş ile ilgili okuduğum son 5 yılın yazısı muhteşemdi tek kelimeyle bu yazıyı çoğaltıp stadta ki koltukların hepsine koymak lazım hiç sıkılmadan okudum noktasına kadar katılıyorum

tannhauser dedi ki...

merhabalar,

taraftar muhabbetinden o kadar sıkıldım ki artık. çarşı, kapalı, asıl ezikler yeni açıktakiler filan falan... devam edip gidiyor. kapalı güzeldir, özeldir. geçmişi vardır, oraya yakışmaktadır. eyvallah. ama yazıda belirttiğin gibi orayı güzelleştiren güzel insanların çoğu yok artık. gidenlerin artıları da orayı dolduran çoğunluğun eksilerini karşılamaya yetmiyor artık. bir de paranoya yaratıyorlar. neymiş efendim, kapalı namusmuş, o taraftar kapalının kalbinde olmazsa dolmazmış, güzel destek olunmazmış, çekirdekçiler dolarmış. taraftar bakımından geçmişin mirası tüketilmiştir. artık kapalı'da hak iddia etme dönemi bitmeli. orada bulunan insanlar kale arkasına geçmeli.

delireceğim vallahi. kapalı namuslarıymış, orası olmazsa olmazmış. şartlı taraftarlık mı olur allah aşkına. zamanında orasını fenerlilere, gslilere kaptırmamak için kan verilmiş, can verilmiş. o yüzden haklarıymış. şimdi kiminle savaşıyorsunuz. beşiktaşlılar içinde ötekiler yaratıp onlarla. şu an için tribünlerdeki en büyük problem kapalının kale arkasına geçme fikrine kapalılığı.

futbolcu ıslıklayanlar genelde yeni açık'tan çıkıyormuş, kapalı onları susturuyormuş. sen de geç yeni açık'a, orada sustur, madem böyle bir kültürün var, kale arkasına götür bu kültürü. kapalı bir namus meselesi yapıldığı sürece, tezahüratçı taraftar orada kaldığı sürece bu işler düzelmeyecek.

beton çatı sesi sahaya daha iyi yansıtıyormuş. yeni stadın yeni açık tarafı beton çatı yapılsın, olsun bitsin.

ha bütün bunları söyledikten sonra. ben de kendi adıma maçı izlemeye değil, taraftarla omuz omuza yaşamaya gidiyorum. statta "izlediğim" maçları sonrasına indirip seyrediyorum. ama bağıran taraftar kale arkasına geçmedikçe, orada çarşı'nın dna'sından yeni taraftar olgusuna bir enjeksiyon yapılmadığı sürece bu işler olmayacak.

hani "stadın her yanı loca olsa da sevenleri kimse ayıramaz"dı? kale arkasından sevilmiyor mu beşiktaş. bıraksınlar bu işleri, van'dan da seviliyor, ordu'dan da seviliyor.

Cartalete dedi ki...

Teşekkürler arkadaşlar. Umarım uyanışta bir nebze katkım olur.

tannhauser,

Aslında "Beşiktaş için orada olmak" durumunu Sinan Erdem'de her iki G.Saray maçında yaşadık. Belli bir yerde, belli bir taraftar grubu yoktu. Herkes olduğu yerde Beşiktaş dedi, top rakipteyken ıslıkladı vesaire.

Yeni statta da aynı modelde olmalı. Kapalı'nın değil, Beşiktaş'ın taraftarı orada olmalı. Artık bütçen nereye yeterse, oradan Beşiktaş diyeceksin.

Beşiktaşlı, kendini bir tribüne sınırlamamalı. O efsane 80'lerdeki kapalı'nın betonarme yapısı değil, Beşiktaşlılığı sembol bellensin madem...

Fly like an eagle dedi ki...

Emre ve Berkay transferlerinden vazgeçilmiş...

Ulas dedi ki...

Muthis yazi gercekten. Bir yazinda belirtmistin ‘zamaninin yarisini Besiktas’i dusunen birisi olarak’ diye… Hakikaten Besiktasla yatip Besiktasla kalkan insanlar icin bile durumun bu kadar vahim oldugunu tahmin etmesi cok zordu. (Gerci eski Asbaskanimiz bile farkinda degilmis ya neyse) O yuzden artik takke dusmus kel gorunmustur. Son zamanlarda yasananlar katalizor olmus ve buyuk cogunluk neyin ne oldugunun farkina varmistir.

Belki hicbir zaman 80ler gibi olmayacak tribun, belki uzunca bir sure daha “S.Cetin kadar kötü oyun kurucu gormedim” zihniyetine katlanacagiz ama taraftar profilimiz mutlaka iyilesecek ve eskiye yaklasacaktir. O yuzden Y1D1 virusu benzetmesi son zamanlarda yapilmis en iyi benzetmelerden birisidir ve hepimizin bu virusten arinmasi zaman alacaktir.

helldoradotcom dedi ki...

Yaziniz cok guzel, guzel de bir amaca hizmet ediyor fakat icinde uygulamasi cok zor olan oneriler/tavsiyeler mevcut. Bu zorluklarin buyuk bolumu demografik sebeplerden gelirken bir bolumu de ekonomik sebeplerden kaynaklaniyor. Ornegin 80'lerdeki Besiktasli profili ile gunumuz Besiktasli profili siyahla beyaz kadar farkli. Ama ayni degisimi turk insaninin geneli icin de soyleyebiliriz. Zaman degisiyor ve taraftarin buyuk bolumunun egitim duzeyi buna ayak uydurmaya malesef yetmiyor. Degisime paralel olarak hayat da ekonomik anlamda bir o kadar zorlasiyor. 80'lerdeki Besiktasli cuzi bir biletle Riza'nin pesinde kosarken simdilerde karsilamasi cok daha zor bir ekonomik yukun altina girerek Besiktasini izleyebiliyor. Bu noktada "parasiyla degil mi arkadas!" psikolojisi ile begenmedigi oyuncuyu isliklayabiliyor. Islik konusuna ben sizin kadar karsi degilim. Taraftar begenmedigi oyuncuyu isliklayabilir, bu dunyanin heryerinde boyle fakat burada da egitim/kultur/futbol bilgi seviyesi rol oynuyor ve 18 yasindaki genc bir futbolcuyu 1 sezonda harcar oluyoruz.. Diger yandan da 3 sezon boyu toplamda 5 tane isabetli orta yapmamis gencten patlama beklemek de hayalcilik gibime geliyor. Ayrica rakipler de artik yusuf'larla, mujdat'larla mucadele etmiyor. Senin beklerin Ismail ve Ekrem iken rakiplerin Eboue'lerle Gokhan'larla mucadele ediyorlar. Sozun ozu, tum futbolculara (genc-yasli-altyapidan-disaridan-turk-yabanci) belli bir sure toleransa varim fakat sirf genc ve Besiktas'ta oynuyor diye koru korune destek benim icerisinde bulundugum ekonomik ortamda lukse kaciyor. Yeni baskanin son aciklamalarina bakilirsa da biz daha bir sure gecmiste cok fedakarlik yapan "toraman"lar ile devam edecegiz gibi duruyor. bu noktada da benden sadece 2 adet feda tshirt'u destegi gelir, fazlasi icin elimi tasin altina sokamam. Zira bir sezon daha toraman'a, ekrem'e, holosko'ya dunya para odeyip ciplak gozle iskenceye dayanamam. Altyapidan 11 genc cikarsinlar hic olmazsa onlarin ne oynadigina kafa yormayi tercih eder, yine giderim.

Cartalete dedi ki...

Ben tam olarak yazının anlaşılmadığını düşünüyorum. "Körü körüne destek" diye bir ibare yok. Beşiktaş'ın düşük profilli bir kadro kurması artık bir gereklilik olmasına rağmen; isteyen bu oluşuma destek vermeye bilir, maça gitmeye bilir, FEDA almaya bilir...

Ama "taraftar beğenmediği adamı ıslıklayabilir" konusu sıkıntılı işte. Bu göreceli bir kavram çünkü. Gün geliyor ben Ernst'i bile beğenmiyorum mesela, kalkıp ıslıklayalım mı? Böyle bir eylem, takımın en büyük handikapıdır.

Mesela bu sene fayda-maliyet bakımından en faydalı oyuncusu Veli bile ıslıklandı, yerine giren Muhammed işgüzarca alkışlandı mesela... Orada sanılmasın ki Mami bu durumdan gurur duyuyor, bilakis gereksiz bir baskı altında kalıyor ve "sıra bana da gelir" havasına bürünebiliyor.

Böyle bir yapı altında Beşiktaş'ın içsahalardaki başarısı, İBB seviyesinde devam eder.

helldoradotcom dedi ki...

Islik konusunun vehameti de genelin egitim seviyesinden geliyor. Sizin Ernst'i begenmeyip islikladiginiz bir gun olursa (-ki olmaz diyorsunuz) bu Camp Nou kalibresinde bir tribunde onay bulamayacakken Inonu'de kendi dusuncesi olamayacak kadar cahil bir kitle tarafindan destek bulup toplu bir protestoya donusebiliyor. Ufak bir protestonun yanlis yerlere gidebilecegi konusunda size katiliyorum fakat boyle dusununce de konu soyle bir cikmaza giriyor: Bu cahil/futbol bilmez kesimin arasinda benim ne isim olur? Bu aslinda ilk kez alt kapalida cinayet islendigi gece de aklima takilmisti. Yonetim olarak cozum icin ya kolaya kacip bilet fiyatlarini yukari cekerek seyirci kalitesini yukselttiginizi sanirsiniz, ya da bir 150 yil kadar beklemeniz gerekir. Bu sorunun bence zaman disinda cozumu yok. Sosyal ve ekonomik olarak kalkinmadikca islik da olur, kufur de, pet sise derbisi de. Bu arada yonetim radikal kararlari sadece pahali yabancilar icin alacaksa bence hic baslamasin bu ise! TD goturen yerli mafyalarin da takimdan uzaklastirilmasi gerekiyor.

Cartalete dedi ki...

Aslında taraftarın yapısıyla da oynandı. Adam beğenmeme durumu biraz da son dönem politikalarından dolayı ortaya çıktı.

Tamer Kıran'ın bir açıklaması var; "şuan transferler net değil ama gelen oyunculardan hiçbiri, havalimanında omuzlara alınmaz." gibisinden. Böyle bir duruşu "biz buyuz" şeklinde istikrarlı şekilde yürütürsek; zamanla tribünde de bilinçli taraftar, bilinçsiz taraftar takası oluşur. 150 sene de sürmez muhtemelen. :)

Bu iş parayla da tam çözülecek birşey aslında. Yani numaralıda oyuncularla oluşan kavgalar, tribünler arasında 1. sıradadır. Ama cebi boş, hayata bakışı dolu birçok insan da mevcut. Sadece çoğunlukta değiller. Dileğim, o grubun çoğunluk olması...