Voleci Mario

İtalya; turnuvanın güzel ama yeteri kadar “güçlü” olmayan takımlarından… Mesela Fransa, İspanya ve Almanya’nın verdiği “ilk golü atan taraf olurlarsa,, maçı bitirirler” hissini İtalya’dan alamıyoruz.  Nitekim son maçta da, tıpkı ilk iki maçta olduğu gibi ilk golü attılar; ama yine baskı yediler. Ne var ki İrlanda’nın baskısı, biraz “kuru baskı” gibi oldu; hücumda en azından bir Mandzukic kalibresinde birileri olmadığından. Neden kenarda olduğunu pek anlayamadığım Balotelli oyuna dâhil olunca da; İtalya önce üstünden ölü toprağını attı, sonra da fiş çeken golü buldu. Gol, mükemmel bir goldü; tam bir voleydi. Karakteri, vuruş anında vücudunun aldığı şekil kadar “dengeli” olmayabilir. Ancak İtalya, çeyrek finalden ötesini görmek istiyorsa; Mario’ya bağımlıdır.
Balotelli; hem santrafor, hem de top taşıma özellikleriyle, kadronun en uygun merkez forvet adayıdır. Ve fizik olarak da, en azından Cassano’ya nazaran daha diri kalabiliyor sahada. Buna rağmen önceki maçlarda oyundan ilk alınan isim oldu. Balotelli buna karşılık forma altından “why always me?” tişörtünü göstererek kenara gelse yeriydi. Dün ise 11’de yoktu; bu durum oyunun ilk anlarında İtalya’nın -tıpkı daha sonra İrlanda’da olacağı gibi- rakibe kuru bir baskı uygulamasına yol açtı; üstelik mutlak galibiyet, hatta diğer maçın skoruna göre en az 3 gol gerekiyorken.

Prandelli için bir diğer “ayağına sıkma” hususu da, sistemi manasız şekilde 4-3-1-2 düzenine çevrilmesiydi. Bu sistem İtalya’yı; daha az pres yapan, rakibi daha az dengesiz yakalayan, daha az baskı uygulayan ve kısaca “lezzetsiz” bir takıma dönüştürdü. Böylelikle “güçlü değil ama güzel” olma özelliklerini de kaybediyorlar. Umarım bu bir maçlık yanılgı olarak kalır ve İtalya’yı tekrardan önde oynamayı prensip edinmiş, 3-5-2’li halini görürüz de; en azından “güzel takım” apoletleri omuzda kalır.

Balzaretti, dünün değişen takımında en dikkat çeken isimdi. Onun farkında olmak, kısa günün kârı sayılabilir. Dün bek oynadı ama sanıyorum önümüzdeki turda 5’linin solunda da görebileceğiz kendisi. Giaccherini’ye nazaran hücumda çok daha fazla aktif göründü. İtalya, hücumlarda Pirlo başta olmak üzere merkeze bağımlı olmaktan, bir nebze kurtulabilir Balzaretti ile.

Dün akşamın diğer maçında Modric, nihayet “futbol sergisini” açmıştı… Aralarında en güzel hücum tablosu da, Rakitic’in kafasına nişanladığı orta ile biteniydi. O top içeri girseydi, yüksek ihtimalle İtalya eve dönüyordu. Bir de güme giden penaltıları var tabi… Her ne kadar İtalya’yı üst turlarda daha dikkat çekici işler yapacağını düşünerek, bu grubun sonucundan memnun olsam da; Hırvatistan gruptan çıkma adına yeterli performansı ortaya koymuştu açıkçası, yazık oldu. Schildenfeld de, “kör ölür, badem gözlü olur” sözünü kinaye olmaktan çıkarıyor resmen. Adama kör dediler, gitti badem gözlü çıktı. Turnuva boyunca muhteşem bir performans koydu ortaya. Savunma öne çıktığında da, derine çekildiğinde de; çok başarılıydı.

2 yorum:

Celal Abbas dedi ki...

Birlikte yola çıkacağınız insanı iyi seçmelisiniz. sizi yarı yolda bırakmamalı. Balotelli ne kadar yetenekli olursa olsun sizi heran hiç bir neden yokken yarıyolda bırakabilir. Golü attıktan sonra birşeyler söylemeye başladı ve yanındaki oyuncu ağzını kapattı. o anda bile böyle davranıyorsa bence çok sorunlu bir adam balotelli ve ona güvenrek yola çıkamazsınız.

Cartalete dedi ki...

Seçmek ayrı "bağımlı olmak" ayrı bence. Mevcut kadroda Balotelli'ye bağımlı İtalya, aksi takdirde orta sahadaki direnç, dövünme; sonuca yansımaya bilir.

Bence Balotelli ile riske girmek daha makul ki genel olarak turnuvada topunu oynuyor temizce, mimlenmiş işte...