Sergen’den sonra Siirt Jetpa aktarmalı olarak yuvadan uçan
isimlere Alpay ve Oktay da eklenmiş; milli takım seviyesinde yerli oyuncusu
kalmamıştır Beşiktaş’ın. Bununla beraber yurtiçinde transfer kapışmalarına
girecek halde de değildir. Kocaelispor’dan genç forvet Ahmet Dursun ve
Alpay’dan boşalan sol stoper bölgesini doldurması amacıyla İstanbulspor’lu
Halilagiç alınabilmiştir sadece.
Yerli rotasyonunda hedef Atilla Birlik, Ersen Martin gibi
kelepir gurbetçiler ve alt yapı oyuncularıdır: Nihat, Yasin, Savaş, Tunç, İlhan
Şahin… Yabancılarda ise kaleci Shorunmu dışında Almanya dışına çıkılmaz; libero
Hengen’e sağ stoper Schafer ve transferin son dönemlerinde Serie B takımı
Genoa’nın sol açığı Marcus Münch eklenir. Geçmiş dönemden kadroda kalan tek
yabancı ise Jamal Sellami’dir. Onun dışında Toshack patentli tüm yabancılar
gönderilmiş; 1 yıldır hasretle beklenen Amokachi’nin ise futbola dönemeyeceği
kesinlik kazanmıştır.
Feldkamp, yaşlanan kalbini bu maceraya atmamaya karar verir
ve daha sezon başlamadan görevi bırakır. O sezon sportif anlamda beklentisi
olmayan Beşiktaş yönetimi bir başka teknik adam arayışına girmez, girse de
alacağı cevaplar tahmin edilir ve yola Feldkamp’ın yardımcısı Hans-Peter
Briegel ile devam kararı alınır. TSYD Kupası ile birlikte açılacak sezon, uzun
zaman sonra Beşiktaş’ın en iddiasız döneminin başlangıcı olacaktır.
Beşiktaş, TSYD kupasında Fenerbahçe ile gölsüz berabere
kalır; daha sonra güçlü Galatasaray karşısında genç, heyecanlı takımıyla
oldukça etkili bir oyun sergilemesine rağmen, Hakan Ünsal’ın 89. dakikada halen
jenerikleri süsleyen 35 metrelik golüyle maçı kaybeder. O oyuna rağmen taraftar
düşülen bu durumdan mutlu değildir. Sokak röportajlarında transferleri
sorarlar; “Şu Riki Martin’in kardeşini herhalde basketbol takımı için aldılar”
gibi ironik eleştirilerin bini bir paradır…
Şampiyonlar Ligi ön elemesinde; her iki maçta da bolca gol kaçırarak Hapoel Haifa'ya elenir Beşiktaş. Daha Ağustos'un başında hedef sınırları Meriç Nehri'nin doğusuna çekilir. Geriye avuntu olarak Ahmet Dursun'un ilk maçtaki asisti kalır... Üzerine lig de Gençlerbirliği mağlubiyetiyle başlanınca hoşnutsuzluk hat safhaya çıkar. İkinci hafta İnönü’de oynayacak Samsunspor maçında Beşiktaşlılar beklentisizdir ve daha çok yönetime tepki göstermek amacıyla stadı dolduracaklardır.
Şampiyonlar Ligi ön elemesinde; her iki maçta da bolca gol kaçırarak Hapoel Haifa'ya elenir Beşiktaş. Daha Ağustos'un başında hedef sınırları Meriç Nehri'nin doğusuna çekilir. Geriye avuntu olarak Ahmet Dursun'un ilk maçtaki asisti kalır... Üzerine lig de Gençlerbirliği mağlubiyetiyle başlanınca hoşnutsuzluk hat safhaya çıkar. İkinci hafta İnönü’de oynayacak Samsunspor maçında Beşiktaşlılar beklentisizdir ve daha çok yönetime tepki göstermek amacıyla stadı dolduracaklardır.
Ancak maçta ilginç şeyler olur… O sezon; Celil, Serkan
Aykut, Tümer, Ali Akdeniz, Vural, Mehmet Nas, kaleci Allum Buker, her ne kadar
o dönemde yedek olsa da İlhan Mansız gibi oyuncularıyla gayet iddialı olan
Samsunspor’a karşı muhteşem bir futbol oynar Beşiktaş. Münch, bir nevi Giggs’e
bağlayarak oynadığı maçta köşeden toz kaldırarak harika bir gole imza atmış,
Ahmet Dursun ise hat-trick yapmıştır. Buna rağmen taraftar yönetime olan
tepkisinden caymamış, durumun gerektirdiği yaratıcı bir tezahüratla sesini
duyurmuştur: “Ahmet Dursun, Seba
Gitsin!”…
O maçtan sadece 2 gün sonra Büyük Marmara Depremi yaşanır ve
lig tatil edilir. Günlerini kendi evinden korkar halde sokakta geçirmeye
başlayan Beşiktaşlının aklına, atlatılan şok sonrası ister istemez hat-trick
yapan Ahmet Dursun’un, Nihat’ın, Münch’ün oynadığı futbol gelir. Ve bir an önce
liglerin tekrar başlamasını bekler, üstelik bu kez sezon başında hiç de
ortalarda gözükmeyen umutlarla…
Tekrar başlayan ligde içeride Denizlispor beraberliği gelir,
hemen arından ise 6-0’lık Vanspor deplasmanı… 75’den sonra oyuna giren Nihat;
iki Vansporlu savunmacıyı kafa kafaya çarptırarak attığı golle dikkatleri iyice
üstüne çekmiştir. Ahmet Dursun ve Nihat ikilisi, o kısa sürede çok uyumlu
gözükmüş, dönemin futboluna oldukça ters gelecek şekilde “iki kısa forvet” düzenine dönülmüştür.
Ali Sami Yen’de oynanan Galatasaray maçında da bu ikili
bozulmaz. Yine çok uyumludurlar, üst üste pozisyonlar yakalanır… Lakin, yakın
gelecekte UEFA resmi sitesinde “plase
dersi” verecek olan Nihat, o dönemler daha toydur; gol vuruşundan
bihaberdir… Yakaladığı fırsatlarda kale alanından abandığı topları, açık
tribüne yollayarak harcar. Ve Beşiktaş, Galatasaray'a karşı gayet denk oynamasına rağmen
Okan’ın golüyle mağlup olur. Artık liderle fark 10’a çıkmış, yeşeren umutlar
kısa süreceğe benzemektedir.
Ancak Briegel, hazır birinci adamlık apoletini takmışken pes
etmek istemez; takım içinde arayışlara başlar. Toshack’ın stoperleştirdiği Ertuğrul’a
yeniden “hedef santrafor” günlerini hatırlatmanın zamanı gelmiştir. Artık Ahmet
Dursun’un partneri o olacaktır. Nihat gol vuruşlarında eksik olsa da; müthiş
enerjisi, sürati, gol bölgesi koşuları yabana atılır cinsten değildir.
3-5-2’nin sağına kaydırılarak, hem ondan vazgeçilmemiş hem de Murat Alaçayır’a
göre daha ofansif bir açık oyuncusuna dönüş yapılmıştır. Ayhan da orta sahanın
gerisinde mevzilendirilerek, “Şifo mu Ayhan mı?” sorusu kısa süreliğine ortadan
kaldırılmış; Hengen nişanlısının “kaç gel” çağrısına kayıtsız kalamayınca,
savunma tarafı tartışılsa da bu toprakların gördüğü en teknik liberolardan biri
olan Rahim Zafer tekrar formasına kavuşmuştur. Kısacası sezon başındaki resim,
oldukça değişmiş; Beşiktaş farklı bir takım olmuştur.
Arada Fenerbahçe mağlubiyeti yaşansa da o düzenden
vazgeçilmemiş ve Beşiktaş tam 12 maçlık bir galibiyet serisi yakalamıştır.
Ancak buna rağmen Galatasaray’la fark pek kapanmaz… Tıpkı kendisi gibi sürekli
kazanan güçlü rakibini İnönü’de oynanacak maçta yenmekten başka çaresi yoktur
Beşiktaş’ın. Bu durumda 6 olan fark 3’e inecek, baskı iyice hissettirilecektir.
Ayrıca galibiyet halinde Beşiktaş, yine kendisine ait olan 13 maçlık rekoru da
egale etmiş olacaktır. Sonraki fikstüre bakıldığında; hem şampiyonluk hem de o rekorun geliştirilme şansı oldukça yüksek olduğu görülmektedir.
Maçın hemen başlarında Şifo, Galatasaray’a her zaman
yaptığını yapar ve Ayhan’ın uzun topuna hareketlenerek, kalesini erken terk
eden Taffarel’i avlamakta güçlük çekmez. Sonrasında skoru koruma stresi,
Galatasaray’ın meşhur hücum presi derken vakit geçmek bilmez Beşiktaşlı için…
Derken Halilagiç, o hücum preslerinden birini görünce Fevzi’ye
döner ve… Sonrası malum; hala zihinlerde tazeliğini koruyan “şampiyonluk
ıskası”…
Beşiktaş o maç sonrası şampiyonluğu fiilen kaybeder. Yine de
Alpay’ın sahaya forma bıraktığı son Fenerbahçe maçına deyin, taraftar takımını
yalnız bırakmamaya; Şifo resitallerine; Ahmet Dursun gollerine devam eder. Her
şeye rağmen; o ana kadar -10 yaş altını saymazsak- tek şampiyonluk yaşamış,
sonrasında iki şampiyonluk daha görecek olan bana; takımımla en gurur duyduğum
sezonu yaşatmıştır Beşiktaş. Sezon başından beri olumsuzluk, hoşnutsuzluk,
beklentisizlik içersinde; Türk futbol tarihinin gördüğü en güçlü takıma karşı
şampiyonluk yarışında kalmıştır. Zira o Galatasaray, birkaç ay sonra UEFA
kupasını kaldıracaktır… Fevzi’nin ıskası belki şampiyonluğu kaybettirmiştir ama
o sezon, bugünlerde de hatırlanması gereken bazı “ıskalanmayacak” şeyler öğütlemiştir: Beşiktaş’ın olduğu yerde her
zaman umut vardır.
"O sezonun sonunda Şampiyonlar Ligi elemelerine hak kazanır Beşiktaş. Gerçekten de Ahmet Dursun kalır, Seba gider... Yeni yönetim, arzulandığı gibi yaz dönemi transferlerinde çok hareketlidir. Biraz adı duyulmuş yerliler, bonservise bakılmaksızın toplanır; bunun yanında Nouma, Karhan, Khlestov gibi uluslar arası bilinirliği olan yabancılar da gelir. Buna uygun olarak Brielgel gibi düşük profilli bir hoca ile devam edilmez, 3 yıl önce Şampiyonlar Ligi kazanmış Scala'ya imza attırılır. Beşiktaş 3. sayfadan 1. sayfaya doğru tırmanır; ama arada Barcelona maçı gibi olağanüstü galibiyetler yaşanmasına rağmen, Beşiktaşlı bir önceki sezonda olduğu kadar mutlu olamayacaktır... Gelecekte ise o sezonun hovardalığı oldukça baş ağrıtacaktır"
7 yorum:
Vallahi cok anlamli ve guzel bir yazi. Ben o iska'yi dun gibi hatirliyorum, benim negatif anlamda unutamadigim (diger Sparta Prag'in son dakikada gelen golu) 2 an'dan biri. Besiktas'li kardeslerim ve Besiktas'in bu haline laf atan herkes guzelce okusun bu yaziyi ve ders alsin. Besiktas'in adinin oldugu her yerde acaba vardir, ama ayni zamanda Besiktas'in adinin oldugu her yerde umut da vardir.
o sezon anılarından girip anı bozmayacağım hiç. en güzel yazılar top 5'e çok rahat girer, üst sıraları zorlar.
üye olunan her platformda paylaşılması elzem.
hocam naaptın sen ya? o maçta yeni açık tribündeydim ve inan halilagic geri pası verirken nedense etrafımdaki herkes gol olacakmış gibi tedirdindi. Hala gözümün önünden gitmiyor o sahne. 10 yılımı verdim ben bu travmadan kurtulmak için ama takrar hatırlattın sağolasın :))
bu sene de takımdan o senede ki gibi bir mücadele görelim varsın cenk ıska geçsin koymaz bize, bi 10 sene daha bekleriz unutmak için...
Guzel yazi, tebrikler Mustafa :)
Bu arada yeni sezon Besiktas hakkinda birseyler ciziktirmenin zamani
Ben o 12 maclik galibiyet serisinin tümünü babamla ayni kahvede izlemistim ugur bozulmasin diye duisburgda sigara dumalari altinda 12 yasinda bir cocukken benim de takimla en gurur duydudgum sezonlardan biridir
cartalete den icten ice bu sezon icin böyle bir yazi bekliyordum
icimde uzun zamandir olmayan cok güzel bir heyecan var bu sene özellikle gs ve fenerin flas transferlerinden sonra iyice outsider olarak yarismak cok güzel olacak
Sonrasında g.s Altay'a yenilmişti ama bizde fenere yenilmiştik ve gs şampiyonluğu ilan etmişti. Son haftaysa uzanların istanbulsporu çok çetin (!) bir mücadele sonrası gs ile berabere kalarak ligde kalmış altay ise düşmüştü. Sezon başı bir baktık uzanların helikopteri floryaya indi, içinden jardel çıktı. Şimdi olsa savcılık iddianame yazar yemin ederim.
Besiktas antrenorunun sacmalama ve mantikdisi hareket etme sezonu da acildi sanirim. Tum demeclerde cift forvet oynayacagiz deyip son 2 mactir forvet Mehmet Akyuz'u sol acik'ta ve ileride tek forvet Mustafa'yi izliyoruz. Allah sonumuzu hayir etsin.
Yorum Gönder