Durağan ama Tempolu

Dün akşam şunu gördük ki; Türk futbolsevere “milli takımı umursamıyor” denirken büyük haksızlık yapılıyor. Rakip Estonya’ydı ama tribünler hıncahınçtı. Hatırı sayılır bir kalabalık da dışarıda bilet arıyordu. Belki çoğunun üzerinde tuttuğu kulüp takımının forması vardı, belki genel olarak çok fazla Türkiye temalı tezahürat da yapılmadı ama oradaki insanlar “milli takım taraftarıydı”. Bunu, desibeli zorlayan ‘Selçuk!’ sesleriyle anlayabiliriz… İnsanlar renk ayırt etmeksizin, ülkenin değerli futbolcusunu seviyor, saygı duyuyor ve sahada görmek istiyordu. Gecenin en anlamlı notu buydu.


Türkiye oldukça tempolu bir oyun oynuyordu, Hiddink döneminden sonra bu görüntüyü özlemiştik. Biz Şenol Güneş ve biraz da Mustafa Denizli dönemleri hariç “önce bekle, fırsatını bulunca vur!” gibi bir sistem takımı olamadık. Böyle durumlarda beklemekle kaldık ve genelde ‘vurulan’ biz olduk… Aslen; tempoyla, presle, yükselen adrenalin, stresle beslenen bir takımız. Dün de o konuda herhangi bir sıkıntı yoktu ama aynı zamanda “durağan” bir takımdık. Emre ve biraz da Arda dışındaki oyuncular topa kendini göstermeye pek hevesli değildi. 

Hal böyle olunca; orta sahada Emre her topla buluştuğunda, çok az pas opsiyonu bulabildi. Arda’yı da dahil edersek hücum 5’lisi, set halinde aynı çizgide Estonya savunması arasında kayboluyordu. O anlarda Hasan Ali ve Gökhan’ın bek çıkışları, pozisyon yaratma adına tek seçenekti; sonrasında ise gelişi güzel ortalar… Estonya eksik kaldığında bile, alan savunması ile hapsettiği Türkiye hücumcularına sağlık sporu yaparak fırsat vermiyordu. Oysaki hücumda daha değişken olabilsek, cepheden yakalanan pozisyonlarla çok daha etkin olabilirdik. Ki öyle de oldu; Estonya savunması arasına nadiren atılan toplar sürekli tehlike yarattı, kırmızı kart da gol de öyle geldi. 

Ömer Toprak’ın topu orta sahaya kadar getirmesi; Emre’nin kaleye çok yakın yerde ikiye bir yapmasını sağladı ve güzel bir gol oldu. Ömer Toprak bunu çok sık yapıyor. Özellikle kapanan rakipler için elde böyle bir stoperin bulunması büyük avantaj. Savunmada da Ömer ‘önde karşılayan’, Semih ise ‘birkaç adım geride kademe alan adam’ konumundaydı. Pas hataları dışında bence uyumlu gözüktüler, her ikisi de pozisyon almayı çok iyi beceriyor. Üzerlerinde ısrarcı şekilde durulursa; bizi 10 sene götürecek yeni bir Alpay-Bülent tandemi yakalamış oluruz.

Tempolu ama durağan oyun Estonya’ya karşı sorun teşkil etmez. Ama Macaristan’a, özellikle de Romanya’ya karşı çok büyük tehlikedir bu durum. Savunmacıların, orta sahaların pas opsiyonu bulamadığı için kaptırdıkları topları Estonya değerlendiremez ama o fırsatları Marica, Torje falan yakalarsa kaleye kadar giderler. Bu sorun; Arda’yı tekrar kanatlardan biri yapıp; tek toplarla “al-ver” olayında gittikçe uzmanlaşan Selçuk’u sahaya atarak, bir nebze halledilebilir. Aksi halde topu iyi dolaştıramadan, sahaya iyi dağılamadan tempo yapmak; ters tepebilir.

Emre, Diego Simeone’nin himayesine girdiğini hemen belli etti. Uzun zaman sonra fizik olarak çok diri ve atletik duruyordu; maçın da adamıydı. Mehmet Topal yine genellikle hareketsiz kaldı ama öyle pozisyonlar alıyor ve öyle müdahaleler yapıyor ki; onun bölgesine gelen adamı haraca bağlıyor. O haraç da bildiğiniz üzere; top… Memleketin tescilli Busquets’i şüphesiz, ama tekrarlamak gerekirse ikili orta sahaya uygun bir oyuncu değil. Ancak dün akşam olduğu gibi oyuncular takım olarak ‘yakın’ durursa (mesela Arda topsuz oyunda sağiç pozisyonu aldı sıklıkla) Mehmet Topal’ın o falsosu yok sayılır ve faydaları daha fazla ön plana çıkarılır.

Romanya maçları direkt kader belirleyici olacaktır. Romanya da ne olursa olsun Romanya'dır; 2000'ler sonrası düşüşte olmalarına rağmen büyük turnuvaya katılım konusunda sadece bir fazlayız. Bu unutulmamalı...

12 yorum:

box2boxMC dedi ki...

Saha dışı bişeyler yazmak istemiyorum ama kısace değinmeden de edemeyecem.Ne kadar saha içinde iyi oynasada şu milli takımın yıllar içinde bu kadar antipatik hale gelmesinin bir numaralı sebebi Emre'dir. Yine maçta yaptığı hareketler ve bu adamı maç öncesi kaptan olarak fair play bildirisini okurken görmek bana acı veriyor.

Son iki maçta değişik formasyonlar ve dizilişler gördük ve bunların sonucunda en aklıma yatan 11 ve diziliş şu şekilde...

Volkan

Hamit-Ömer-Semih-H.Ali

M.Topal

Selçuk - Emre(Nuri)


Umut Arda

Burak

Bilmem ne düşünürsün ama Arda'yı sol kanat dışında hiçbir yerde kullanmam. Biraz dağılıyor sanki sağ kanat dışına çıkınca. Bende biraz FM den gelen herkesin kendi mevkisinde oynama takıntısı var, illa açık yeşil olacak :))

Bende yukarı 4-1-2-3 taktiğini yazdım ama 2 sene önce Colman-Selçuk 2'li ortasahasıyla 80 puan toplayan TS örneği varken neden Selçuk-Emre, Selçuk-Nuri ya da diğer kombinasyonlar denenmiyor acaba? Bununla ilgili yazmıştın sanırım ama Selçuk-Colman oluyorsan ya da diğer tarafta Fatih Terim Selçuk-Engin, Selçuk-Emre Çolak deneyebiliyorsan bizde en azından Estonya seviyesi takımlara bunu deneyebilirdik.

Sevmiyorum böyle sağlamcı zihniyeti.

Birde hala Selçuk-Emre-Nuri türevi oyuncular için ön libero denmiyor mu hasta oluyor, adamlar ortasaha abicim. Ön libero M.Topal, M.Aurelio, Melo dur...



Cartalete dedi ki...

Ben de Arda'yı hep soldan topu alıp, içeri katedişleriyle beğenmişimdir. Bence forvet arkası bölgesinde sınırları epey daralıyor. Şutunu da baya geliştirmişken, onu solda kullanmak daha mantıklı.

Sercan da çok rahat adam eksilten ve sonucunda topu ayağından iyi çıkaran bir adam. Ama o da kendibi boşa çıkan bir adam değil; Arda o konuda farklı.

Zaten Selçuk önce defansif orta saha olarak tanındı, Manisaspor'da falan. Colman'la ikili olunca o savunma, Colman hücum tarafını yapacak diye ön görülüyordu; tam tersi oldu.

Bence de Estonya, Andorra gibi kontraya çıkmaya hali olmayan bir takımda Selçuk - Emre (Nuri) denenebilir. Ama biraz üst kademede ya 3'lü orta saha, ya da koşu kalitesi olan biriyle ikili orta saha en makulu.

Fly like an eagle dedi ki...

Bence de eğer Estonya'nın net penaltısı verilseydi ve bizden o pozisyonda Ömer atılsaydı- ki atılmalıydı- 11 kişi alanlarına bile sokmadıkları bu deplasmandan eminim puanla döneceklerdi. Yazılarında şovenist üslupla bunu es geçen onurlu!! spor yazarlarına selam olsun. Sözüm meclisten dışarı sevgili Cartalete. Keşke sen de buna en azından vurgu yapsaydın. Önce adalet sonra diğer tüm değerler. :(

Cartalete dedi ki...

Orada bir penaltı olduğunu düşünseydim vurgu yapardım. Bence değildi.

anilton dedi ki...

Sen Selçuk olayına iyi tarafından bakmışsın ama ben hem tribünlerin tavırlarını hemde Selçuk'un tavrını son derece yanlış buldum.

Saha içine bakacak olursak,maçtan önce Topal yerine Emre-Selçuklu bir 4-2-3-1'in sahada olması gerektiğini düşünüyordum.Nispeten kolay bir rakip olan Estonya'ya Topal'ın defansif anlamda fazla lüks olacağı ve ofansif aksiyonları çok daha fazla olan Selçuk'un daha uygun olacağı kanısındaydım.Ancak maçtaki hücum varyasyonlarını ve Topal'ın görevini görünce hocanın tercihini çok fazla yadırgamadım.Zira G.Gönül ve H.Ali savunmada hiç 'bek'lemediler.İkiside bir orta alan oyuncusu gibiydiler.İşte Topal'ın görevide bir emniyet subapı gibi onların çıkışlarında savunmayı üçlemekti.Hem seken topları çok başarılı bir şekilde toplayıp bir çok atağın tazelenmesini sağladı hemde ender oluşan Estonya ataklarında çok kritik hamleler yaptı.

Ama bu Selçuk'un oynamasını istemiyorum anlamına gelmesin.Abdullah Hoca İBB'de uyguladığı bir 4-3-3'ü deneyebilir.Selçuk sağ iç Arda'da daha etkili ve daha kreatif olabileceği sol kanat forvet bölgesinde kullanılabilir.Hatta Estonya benzeri nispeten daha kolay maçlarda Selçuk'a Pirlovari derinde Hamit'e de -bana göre- en verimli olacağı yer olan sağ iç pozisyonunda görev verilebilir.

G.Töre'ninde kullanılması gerektiğini düşünüyorum.Sercan'a ve Tunay'a verilen şans ona verilirse bunu değerlendirecektir.

Herhangi bir aksilik vs olmaz ise bir ay sonra oynanacak Romanya-Macaristan maçlarının kadrosunda Batuhan'ın da yer alacağını düşünüyorum.Bilhassa formda bir Batuhan, çevresindeki Burak'ın,Umut'un,Arda'nın gireceği pozisyon sayısını artıracaktır ve onları daha etkili kılacaktır.

Celal Abbas dedi ki...

İngiltere milli takıkında lampard gerard olayını biz eğer Nuride birgün form durumunu yükseltirse Selçuk Nuri ile yaşayacağız. ingiltere gerçi son iki maçta Moldova ve Ukrayna maçlarında lampard gerard orta ikilisi ile oynamışlar. Son İngilterenin Ukrayna maçını izleyip özel olarakk lampard ve gerardın üzerine odaklı izlemek istiyorum . Nasıl davrandıklarını görmek güzel olur.

birde macaristanın bizim Hollanda ile oynadığımız maçı analiz etmemişlermi anlayamadım. geride çok kapanarak oynadılar Hollanda defansı bile ortasahalaştı maçta.

Adsız dedi ki...

Selçuk'un kesilmesini yanlış gören ve ısrarla bu kadroyla 4-3-3 oynanması gerektiğini düşünen biri olarak, kadrom şu olurdu, hem yenilenme sürecindeki Hollanda hem de Estonya maçları için (hatta daha sonraki grup maçları için de):

Tolga (mecburen)

G.Gönül-Ömer-Semih-H.Ali

Emre
G.Töre-Selçuk

Nuri-Arda
Umut-Burak ikilisinden biri

Zira Topal inanılmaz derecede formsuz. Defansif görevini Emre de yapabilir, tabii mutlaka yanında Selçuk ve Töre olduğu sürece.

Ayrıyeten bana göre Hamit hiç boşuna sızlanmasın. O düzeyde futbol oynayan bir oyuncu önce rakip baskısı ve pres anlarında nasıl oynayacağına karar versin. Aklı hem Kazakistan maçındaki gibi sıkıntıdan oynatıldığı şekilde kendi başına takılayım formatında. Bek oynarsın, 4-3-3'de ortanın kenarı oynarsın veya en kötü Selçuk'un yerinde oynarsın, ama defansif tarafın çok kötü be kardeşim. Hem top çalmada hem de rakip baskı yaparken. Hamit nasıl Real'e kadar çıktı ben hala anlayabilmiş değilim.

Kronik hastalığımız olan 90 dakikadan önce pilimizin bitmesi olayı için bence tek çare aynı sistemde oyuncu değiştirmek değil. 4-3-3 dedik, yorulmalar 2 oyuncuya kadar çıkarsa 4-4-2/4-5-1'e dönersin olur biter. Maalesef futbolcu ile oynayan yapımız ancak bunu kaldırır.

Dipnot: Mehmet Ekici bu kadroda mutlaka yer bulabilir. Seçeneği varken Milli Takımımızı seçen böyle bir adamı küstürmek çok yanlış olur. Fakat Avcı Estonya karşısında bile böyle çekingen olunca zor, ne zaman oynayacak. Hem kendi sistem ve kadro yanlışın yüzünden temkinli olacaksın hem de aynı nedenle böyle oyunculara şans vermeyeceksin. Tıpkı Nuri gibi.

Milli Takımda birşey değişecekse kulisin az olsa da cesur olacaksın.

Cartalete dedi ki...

Gökhan Töre ile Nuri'nin yerleri mi karışmış, yoksa marjinal bir fikir mi? :)

Bence kanatlarda tek bir delici oyuncu yeterli; o da Arda ve Sercan arasında değişmeli gider. Sağda ise daha çok santraforu destekleyecek birini yeğlerim, çünkü her hangi bir orta sahamız skor yüküne katkıda bulunacak yetide değil. Yani sağda Umut ya da Burak'tan biri olmalı bence; santrafora ise geçen yazıda değindiğim, burada da anilton'un bahsettiği üzere Batuhan ısındırılmalı.

Ben de bir 11 yazayım madem;

Gökhan Semih Ömer Hasan Ali
.....M.Topuz... Emre (Nuri)
Umut........Selçuk......Arda
..........Batuhan

Adsız dedi ki...

Yok karışmış resmen. Birini ileri diğerini geri. Santrforu destekleyecek isim de bence Arda olur.

Batuhan potansiyel olarak ligimizin en iyi golcüsü. Ancak yılda 20 golü geçmedikçe kimse onu oynatmaz. Reputasyonuyla haklılar da bence.

anilton dedi ki...

Abi Umut demişken Sassuololu Pavoletti'ye ne diyorsun.Geçen sezon 16 gollük Lanciano'yu Serie B'ye çıkaran 16 gollük performansı bu sene Sassuolo'da 3 maçta 5 gol..

Stili inanılmaz derecede Umut'a benziyor.Neredeyse tüm golleri kafa ile, kafayla şut atıyor adeta.Napıyor bu adam oraya kafaya mı çıkılır top gitmiş diyorsun bir bakmışsın dokunmuş gol olmuş.Karambolde, seken, boşa düşen toplarlada attığı gol sayısıda fazla.İlginç bir tip, iş yapabilir gibi geliyor.

Cartalete dedi ki...

Evet stili öyle gerçekten, zaten İtalya bu tür oyuncu bulmak için ideal adres. Geçen sene de Zeman kırk yıllık santrafor Sansovini'yi kenar forvet yapmış, baya verim almıştı Pescara'da.

Basar dedi ki...

Malesef adam bolluğu yüzünden sıkıntı yaşıyoruz! Ortada oynayacak ikili için 4 iyi seçenek var. Hepsi kariyerli çocuklar. :) Biri hariç hepsi sakin, olgun insanlar. Biri hariç hepsi 2014'te aktif futbol hayatına devam edecek oyuncular

Mehmet Topal (GS-Valencia-Fener)
Emre (GS-İnter-....-Atletico)
Nuri (Dortmund-Real-Liverpool)
Selçuk (TS-GS-Muhtemelen iyi bir Avrupa takımı)

Topal-Emre orta sahası, kombinasyonların içinde en kısır olanı. Bence rakibin 10 kişi kalması Topal açısından bir şanstı, onun oyununa uygun bir maç oldu ve maç büyük oranda onun sayesinde duvar tenisi havasına büründü. Bence 11-10 oyunda en iyi tercihti.

Gelgelelim Hollanda maçına. Ne kadar kötü olursa olsun Hollanda ile oynarken, tek yönlü ve ağırlıklı kesici bir adam yerine o şaşkın defansın arasına dikine topları en iyi atabilecek çift yönlü oyuncu kullanmak daha iyi olurdu.

Söz Hollanda maçından açılmışken, Robben karşısında Gökhan Gönül olsa o kanadı o kadar verimli kullanamazlardı. Gökhan hem daha iyi kademeye girip hem de atağa çıkarak Robben'i geri gelmeye zorlardı. (Q7 gibi olmadığı için geriye yardıma mutlaka gelirdi)

Baştaki konuya geri dönmek istiyorum. 4 iyi orta saha oyuncusunda 2 tanesini seçecekseniz mutlaka zorlanırsınız. Ve mutlaka eleştirilirsiniz. Hollanda maçında yenildiğimize göre oyuncu seçimleri yanlıştı (hem oyuncu seçimi hem de yerleşimi), Estonya maçını kazandığımıza göre oradaki oyuncu seçimleri doğruydu.

Siz milli takımı hocasıysanız, hangi ülkenin hocası olursanız olun sizi insanlarda medyada yerden yere vurur. Buna hazırlıklı olacaksınız ve gereksiz münakaşaya girmeyeceksiniz. Hoca daha bunu idrak edememiş. İBB'den kalma minimum baskı pisikolojisini atması gerekir. Ben bilirim egosuna da Emre lobisine de devam etmemesi gerekir. 2014 bu ikisini de içermiyor.

Yazışmalardaki teamüle uyarak ben de bir 11 yazmak istiyorum. ama Macaristan ve Romanya maçları için 2 ayrı kadro yazacağım.

Macaristan:
Gökhan Semih Ömer Caner
.....Selçuk... Emre(Nuri)
Arda........Umut......Sercan
..........Batuhan

Romanya:
Gökhan Semih Ömer Hasan Ali
.....Selçuk... Topal
Umut........Emre......Arda
..........Burak