Gittiğim ilk sinema filmi İngiliz Hasta’ydı. Ama öyle bir filmi 13 yaşında izlemeye çalışınca kaçınılmaz son olmuş; sonunu göremeden ‘böyle film mi olur?’ bakışlarıyla salondan çıkmıştık arkadaşla… Büyüyünce izledim ama; güzel filmmiş aslında. Neyse… O nedenle gittiğim ilk sinema filmine Scream desem daha doğru olur. Hatta direkt Çığlık diyeyim; biz o seriyi bu isimle sevdik…
Genelde esas oğlan son ölen olup; esas abla da son kurtulan
olsa da, işleyişler birbirlerine benzer yapıda klişe konulardan oluşsa da,
gerilim-korku türü vazgeçilmezim olmuştur her zaman. Korkuttuğundan hatta
gerdiğinden değil. Zira 7-8 yaşlarımda izlediğim 13. Cuma serisi dahil, her hangi
bir korku filminden etkilendiğimi hatırlamam. The Ring sonrası bir müddet
kapalı televizyona karşı geceleri sırtımı dönemediğim doğrudur, ama o kadar…
Ancak şu var ki; bir Beşiktaşlı olarak Alex’in yaşattığı gerilimi en kral korku
filminde dahi bulamamışımdır…
Artık Fenerbahçe’de Alex yok… Bundan mutlu olmam mı gerekir
bilmiyorum, ama olamadım… Tuhaf bir duygu… Alex’li Fenerbahçe’ye; Hagi’li
Galatasaray’a karşı oynamak her zaman daha fazla heyecan uyandırmış, olası
galibiyetler her zaman daha fazla anlam taşımıştır. Kaybedildiğinde de yaralar
daha çabuk sarılmıştır; zira Alex’in, Hagi’nin takımına yeniliyorsundur
nihayetinde…
Ancak her şeyin dışında ‘Alex gitti, Fenerbahçe güçsüz kaldı’
gibi bir durum söz konusu değil. Ayrılışı çok tuhaf şekilde oldu ancak; artık
onsuz bir A planı yapmanın zamanı gelmişti. Zaten geriye kalan kadro yapısı;
onun uyumsuz olduğu 4-3-3 sistemine daha yatkın olabilirdi. Gladbach karşısında
gördük ki her ne kadar ‘doğru oynamasa da’ o takımın 4-3-3 şeklinde doğru
dizilmesi bile maç kazanmaya yetebiliyordu…
Beni, Fenerbahçe’nin doğru oynamadığı görüşüne iten iki
temel sebep var. Biri, savunmanın –bilhassa Bekir’in- takımı çok fazla arkaya
gömmesi… Diğeri ise; zincirleme olarak orta sahanın da agresiflikten uzaklaşıp,
alanında pasif savunma yaparak; hücum hattıyla olan bağını koparması. Gladbach’a
atılan 4. Gol, Fenerbahçe’nin doğru oyunla bulabileceği esas gol şekliydi
mesela… Ama orada da ön alan presini yapan isim sağ bek Gökhan Gönül’dü, her
hangi bir orta saha oyuncusu değil.
Önder Hoca maç sonunda Gladbach için güzel bir
değerlendirmede bulundu; “rakibi kalesine çağıran bir takım…” Evet, Fenerbahçe
karşısında cidden kendisinden daha kopuk bir takım buldu. Böylelikle Caner
başta olmak üzere hücumlardaki biraz kıpırdanma, rakibin dengesini bozmaya
yetti.
Savunmanın kendini arkaya atması, bir başka handikabı daha
doğuruyor Fenerbahçe adına. Orta saha ile bağlantı koptuğundan, cepheden
yapılacak 2’ye 1’lere imkan tanınıyor. Valbuena’nın, Kasımpaşa’lı Hüseyin Kala’nın
attığı gollerde olduğu gibi… Zira dün akşam da neyse ki genellikle kanatlarda
oynayan Juan Arango; nadiren cepheden aldığı toplarda çok etkili oldu. Bir
pozisyonda Volkan çıkardı, diğerinde kaçırdığı adamı son anda Egemen indirdi...
Buradan Beşiktaş’a geçelim. Almeida antrenmanlara başlamış
ama epey ara vermişti; 11’de Batuhan’la çıkılması yüksek ihtimal… Fenerbahçe’nin
az evvel anlattığımız sorunun paralelinde düşünürsek, bu bir avantaj olabilir
Beşiktaş için. Batuhan Almeida’ya göre daha statik, genelde merkezden pek
çıkmıyor… Ama bu durum, kendini geriye atan Fenerbahçe savunması karşı daha
tehdit unsuru olabilir. Hem Fernandes, hem de merkeze kaydığında Olcay; topu
onun vücuduna atıp, 2’ye 1’lerle savunma arasına sızabilirler. Böylelikle
Batuhan da, Higuain’e atmadığı pası tarihe gömme fırsatını yakalar…
Maçın kaderi, Beşiktaş’ın savunmayı nereden başlatacağı
sorusuyla belirginleşecektir. Şayet son iki maçta olduğu gibi kendi sahasına
gömülen taraf Beşiktaş olur; tıpkı Gladbach’ın yaptığı gibi Fenerbahçe’yi kendi
ceza sahasına kadar rahatsız etmezse, işler Fenerbahçe lehine gelişecektir… Maç;
Sow ve Kuyt’a, hatta uzun şutlarda çok başarılı olan orta sahaya uygun bir hale
dönüşür. Ancak Beşiktaş pres boyunu uzatır, Fenerbahçe’nin orta saha – forvet
bağlantısını koparırsa; gole ve sonuca çok daha yakın olan taraf olacaktır.
Fenerbahçe’de çıkacak kadro belli; bence kazanan takım
bozulmayacak. Belki Sow kenara gelir; Kuyt ortaya, Krasic kanada geçer… Ama
genel olarak sistem ve oyun tarzı; Gladbach maçındaki gibi olacaktır.
Beşiktaş’ta da çok şey değişmeyecektir. Ancak bir şeyin bir
an evvel değişmesi gerekiyor; o da Uğur Boral’ın sol bek bölgesinde saçtığı
dehşet dakikaları… Fenerbahçe’nin sağ arka direğe Kuyt ya da Sow’u atacağını
düşünürsek, Beşiktaş’ın orada mutlaka daha doğru savunma yapan, daha doğru
pozisyon alan, daha az telaşlı bir adama yönelmesini önermek için Mourinho
olmaya gerek yok sanıyorum…
Bu uğurda da eldeki tek seçenek Ersan Gülüm gibi duruyor.
Ben Escude’nin de o bölgede çok sağlıklı olacağını düşünmüyorum; koşu boyu uzun
olmadığından, takımı arkaya gömen etkenlerden biri olur. Ersan eski günlerinden
uzakta olsa da, en azından fizik olarak bek bölgesine daha uygun. Escude ise
yine Sivok’a tercih edilecek gibi gözüküyor. Eldeki en iyi stoper o… Galatasaray
maçında uyumsuz gözüken Sivok – Escude ikilisinde de bence aksayan Sivok’tu. Şu
an için Toraman – Escude ikilisi en ideali gibi…
Hal böyleyken Uğur Boral da hem kaleden uzak olur; hem de
Almanya’ya, Sevilla’ya karşı muhteşem performansını borçlu olduğu 4-5-1’nin
soluna yerleşir, hücum aksiyonlarına zenginlik katar. Top taşıma özelliği
önemlidir evvela; sık sık duran top kazandırması bile birçok şeyi
değiştirebilir… Pres oyununda da, Holosko’ya nazaran topu kazanma ihtimali daha
yüksek olacaktır. (Düzeltme: Uğur'un sakatlığı var deniyor; bu durumda aynı düzende Erkan Kaş da uygundur.)
6 yorum:
Çok heyecanlıyım çoook. Alacağımız bir galibiyet Fenerbahçe tarafını bildiğin kaosa sürükler. İstifalar, tartışmalar, japon bayrakları vs...
Değerler, özkaynak sistemi, gençler, mücadele diyoruz ya. O eski günleri iç çekerek yad ediyoruz ya. İşte o maç bu maç bence.
Umarım istediğimizi alırız. Hem takımın hem de taraftarın buna ihtiyacı var.
@~Poseidon~
yorumun beşiktaş kısmına katılıyorum. bu maçta galibiyete çok ama çok ihtiyacımız var. gerek yeni takım olmamız itibariyle gerekse de yeni takımın içinde yer alan genç oyuncuların fazlalığı nedeniyle bu maçta alınacak kötü sonuç güven olarak çok sarsar bizi.
yorumun fb kısmına ise katılmıyorum. fb bu maçı kaybetse de mutlaka toparlayacaktır. bizim kaybettiğmizde mental olarak daha fazla yara alacağımız kanısındayım fb'ye kıyasla.
yazıya gelirsek ben bu maçta erkan kaş'ın daha iyi bir tercih olacağı kanısındayım uğur sağlıklı olsa bile. çünkü o kantta ya kuyt ya da krasiç oyanaycak. bu iki oyuncuyla fizik olarak baş etme şansı yok bence şu anki uğur'un. erkan, uğur'dan ikili mücadele, hız, adam eksiltme gibi özelliklerde daha iyi diye düşünüyorum.
forvette de batuhan'ın oynaması mustafa'nın dediği gibi daha iyi bir seçenek beşiktaşımız için.
bir de bu maç fernandes'in gereksiz zorlanmalara girmemesi gerekiyor kesinlikle. zira yaşanacak top kayıplarında caner, gökhan, krasic gibi hızlı oyuncularla sıkıntı yaşarız.
son olarak maç öncesi yazılarını özlemişiz eline sağlık.
Almeida gibi kanatlara acılmaması ve topları daha cok bizim oyunculara indirmesi Batuhan'ın almeida'ya göre üstünlükleri ama Almeida gibi kosamaması da cok buyuk bir eksigi. Ama yine de almeida'ya tercih ederim.
erkan kas'ın bundan önce denendigi gibi sag kanatta degil de sol kanatta oynamasını tercih ederim. ama iceriye katetmesin. Yani iceriye katedince sut konusunda ki eksiklikleri ortaya cıkıyor. Bu sayede olcay forvet arkasına gecebilir. Fernandes sag kanat seklinde de oynayabilir. Ve holosko'yu yedek klübesine koymamız lazım. 2.yarı oyuna sokunca daha etkili oluyor.
Nedense bu macı yine cok büyük heyecanla bekliyorum. Bakalım ne olacak.
Tecrübelerim eski takımlarına karşı oynayan oyuncular bazen çok acayip performanslar gösterebiliyorlar. Orhan Güllenin golü ,Simaonun geçen yıl Atletico madride gönderdiği füzesi. Mesela geçen yıl Trabzon Mersin İdman Yurdu maçında hasan üçüncünün performansı aklıma bir çırpıda gelenler.
Toraman ve Batuhan oynarsa atmadan yeriz. Erken yersek de devami pis gelir. Eger basarabilirsem Toraman'in kac tane uzun oynadigini saymaya calisacagim.
Celal Abbas,
İtiraf edeyim, Hasan Üçüncü'nün hala top oynadığını o golle öğrenmiştim. :)
Daha önceki yazıda atıf yapmıştım; Erman Güraçar'dan bile gol yedik. Yani, çok doğru bir istatistik bence de.
helldoradotcom,
Matematik profesörünü getir, tırtlar. :)
Yorum Gönder