Yetenek ya da ‘top tekniği’, çabukluk ve oyun görüşü… Her biri, tek başına sıradan bir oyuncu için “bu kadarı bana yeter!” dedirtecek özellikler. Ancak bazıları, o ‘bir oyuncuyu farklı kılacak’ özelliklerin birçoğuna sahiptirler. Onlar, çözüm üretme konusunda her zaman 1-0 önde başlayan, farlı frekansta oynayan isimlerdir. Tıpkı, Macaristan maçında tekrar keşfedilen Alper Potuk gibi…
Dünya üçüncüsü olan altın jenerasyonun en değerli
silahlarından biri Yıldıray Baştürk’tü.
Yıldıray, klasik 10 numaralar kadar iyi bir oyun görüşüne ve pas yeteneğine
sahipti. Aynı zamanda topla uzayıp giden, yetenekli ve çabuk bir orta sahaydı… O, hem orta saha – forvet arasındaki pas
bağlantısını sağlıyor, hem de ‘delici’ yapısıyla, topla da kat ederek ezber
bozuyordu. Daha sonra 5’e gidecek Avusturya baraj maçındaki attığı ilk
golde olduğu gibi…
Alper Potuk da o topla yetenekli orta sahaların, modern
futbolun gereksinimlerine uyarlanmış hali. Tek başına bir takıma tempo
kazandıran, hatta düşük tempodayken bile anlık
parlamalarla maçın kaderini değiştirebilecek ‘farklı’, haliyle özel bir oyuncudur.
Zira milli takımın durağan oyununu değiştiren başlıca sebep olmuştu, ta ki
sahadan çıkana kadar…
Eskişehirspor’un da bu sezon seyre doyum olmaz takım
hücumlarında mutlaka başrolde yer alan Alper Potuk; bazen o atakları başlatan,
bazen de bitiren olabiliyor. Sırtı dönükken yüzünü rakip kaleye kolayca dönebilen,
gerektiğinde topla uzayıp gidebilen (ki bu eylem merkezde yapıldığında, çok
daha tehlikeli olmakta), şut atan, gol bölgesine koşu atan bu çocuk; bir orta saha için mükemmel karışım…