Slaven Bilic, çıkabileceği en iyi 11, kurgulanabilecek en
iyi oyun planıyla derbiye hazırlanmıştı. Beşiktaş, Lucescu döneminden beri belki
de en sakin oynadığı ve sürekli bir plana sadık kaldığı derbi deplasmanlarından
birini çıkarıyordu. Orta saha egemenliğiyle, Hugo Almeida’nın dahi dâhil
oynadığı pas trafiğiyle Galatasaray’a önce fren yaptırdı, sonra da şoför
koltuğuna geçti. Ve aslında o plana göre Beşiktaş maçı kazandı, ancak tabelada
skor aleyhine işlemişti. Problemi doğru çözmesine rağmen, cevap kâğıdında
kaydırma yapan öğrenci gibiydi.
Tabi ki o oyunun, skora yansımamasında bazı sebepler var.
Maç öncesinde bahsettiğimiz gibi, Beşiktaş’ın topsuz oyunda Veli Kavlak, rakip
alanda da biraz Şifo Mehmet olması gerekiyordu. Veli kısmı tamamdı, ancak Şifo’sunu
bulamadı. Böyle maçlarda en uçtaki tek santrforun genellikle tuzak görevi
üstlenir, asıl olarak etrafındaki oyuncular gole yakın olur. Buna rağmen
Almeida iki buçuk adet gollük pozisyon yakaladı, ancak etrafındaki Şifo olması
gereken hücumculardan Olcay bitikti, Oğuzhan ise sakatlıktan yeni çıkmıştı. Bu
sebeple, Gökhan Töre’nin kenarlardaki adam eksiltmeleri de pek bir anlam
taşımadı. Çünkü oralardaki her çalım, arkasında bir destek, “ceza sahası
kalabalığı” ister…
Bir de Dany meselesi var tabi. Slaven Bilic, teknik direktör
olarak bu maçtan mağlup çıkmadı, ama transfer dönemindeki Dany tercihinde
yenildi. Artık Dany içinden 15 tane Nesta çıkarsa da çare yok, çünkü viraj
maçında seni yaktı. Ve kendisinden beklenmesi pek de sürpriz olmayan bir
hareketle yaktı. Stoperlerin yeteneksizi çekilir ama “mantık hatası” yapanı,
çekilmez. Çünkü oradaki en ufak mantık hatası, gol demektir. Dany’nin orada
yaptığı “riske girmek” de değil. Ortada kayarak müdahale yapacak kadar bir
tehlikeli pozisyon yoktu.
Madem konuya sınavdan, öğrenciden girdik. Bugün öss niteliğinde
bir sınavı hakkıyla geçen bir Pedro Franco vardı. Artık rahatlıkla arkadaşlarıyla gece dışarı çıkabilir, sabahlara kadar bilgisayar başında takılabilir... Yani gönül rahatlığıyla
geleceğin 11’ine yazılabilir. Yan komşusu için de eğer Sivok uzun vadede planda
yoksa –ki öyle gözüküyor- transfer listesinin en başına yazılacak birilerini
şimdiden bulmak gerek.
“Her yer Atiba, her yer Hutchinson” lafının ne demek
olduğunu en çok bu maçta anladım. Futbol hayatından sonra yaşam koçu olarak
görev yapsın. Bir insanın her hamlesi, her tercihi bu kadar doğru mu olur… Tabi
Veli Kavlak, maçın en iyi pası ondan geldi (Almeida'nın ilk yarıda bulduğu pozisyon. Emin olmamakla birlikte Olcay’ın maçın başlarında Oğuzhan’a
pas çıkartmadığı pozisyonu da o hazırlamıştı). Ribaunt krallığında da Tim Duncan’la yarışmaya
devam etti.
Ama maçın yıldızı Semih Kaya. Savunmada Galatasaray
defansını düzenini belirleyen adam olmasının yanında, yaptığı hareket… En güzel
tarafı da “alem insanlık görsün” der gibi insanların gözünün içine sokarak
değil, çaktırmadan hakemin yanına gidip “benden çıktı” demesiydi. Helal olsun. Cenk’e
de geçmiş olsun. Onu o halede 10 dakika oynatan “ikinci gol riski” de olmaz
olsun. Değer mi?
18 yorum:
beşiktaşa övgüler yağdırırken biraz temkinli olmakta fayda var.galatasaray burak-sneijder drogba üçlüsünün aynı anda sahada olduğu karşılaşmalarda üstünlüğü rakibe veriyor.burası kesin.aslında galatasaray maçlara 1 kişi(burak) eksik başlıyor.beşiktaş daha kompakt takım derken bunu söylüyordum.beşiktaş bu zaafı skora çeviremedi.
dany nin saatli bomba olduğundan mütevellit sağbek pozisyonunda oynatılması gerektiği görülmüş oldu.
Epey bir sene sonra ligin ikinci yarısında "şampiyon olabiliriz" hissine kapıldık ve anadolu takımlarından üstün bir saha performansı gösterdik. Daha 10 küsür hafta varken aklımızda 3.lük ile ilgili şüphe yok, 2.lik yani şampiyonlar ligi de 2 puanla hedefimiz dahilinde. Bu yönlerden futbol direktörlüğü sistemimiz en azından geçmiş yıllardan daha iyi performans sağlamıştır, teşekkürler.
Bu maç özelinde kalibre, komple oyuncu ve hücum modeli eksiklerimiz öne çıkmıştır. Bu sene ulaştığımız 3. güçlü takım seviyesinden ileri doğru gideceksek bu da kabul edilebilir. Ama eksiklikler hakkında dürüst olunması ve gelecek yılların da kötü kullanılmaması gerekir.
Derbi maçlarda rakibin canını defansif ve ofansif açıdan yakabilmek, ya da Franco gibi ilk derbinde görevini yeterince yapmak gibi yönlere bakmak lazım. Son bir seneki maçlar itibariyle Tolga, Oğuzhan, Gökhan Töre, Atiba derbilerde iş yapabilir görünüyor. Öncelikle caydırıcı stoper lazım elde var bir. ikinci aşamada golcü lazım. Almeida, Olcay, Veli, Motta eh işte performansları ile kabul edilir görünseler de sorunun kaynakları. Bu keçiboynuzu grubu hayatlarının sezonunu oynasalar işte bu kadarlar. Veli, Melo karşısında, Atiba destekli olmasına rağmen ezildi. Veli + süper oynadı dediğimiz bir günde Atiba bir Melo etmediler. Potansiyelleri, kalibreleri bu limite kadar.
Almeida'nın derbilerde bu golleri kaçırmasına şaşırmıyorum. Tek forvet sistemi ile onun yılda 10 ortalamalı rastsal ayağına güvenip kalmamıza şaşıyorum. Takımın şu anki iki gol ayağı Olcay ve Almeida ise vah halimize. Ayrıca da Oğuzhan'a yazık. Bobo ile bile oynasaydı maç başı 1 asisti cepteydi.
Biliç ilk 11 seçimi ve maçı tutmayı becermesi ile başarılıydı da bu maçı maça gelmeden çok önce kaybetmişti. Devre arasının en başarılı hücumcuları Kerim, Muhammed ve Pektemek'den 4 haftada bir hucum alternatifi yaratmadı. Hatta milli oyuncuları 18'e bile almama noktasında. Almeida-Ömer gibi olmayacağı çok belli bir ikili ve hala fernandez'e dayalı B planları vardı. Mancini'ye karşı tek plan ve bu forvetlerle maçı kazanamazdı.
Gelecek sezon Lescott gibi işi çözmeyeceği beklenen Dany ayarında transferler olursa 3.lüğe bu kadar insaflı yaklaşmayacak bir tribün olacaktır.
Sürekli aynı şeyleri dememek adına özet yapayım. Jones büyük ihtimalle bu haftaki Antalya maçında oynayacak. Hem bu maç özelindeki etkisini izlemenizi, hem de "GS maçında olsaydı neler değişebilirdi" diyerek izlemenizi salık veririm. Zira GS maçından 2 gün önce hazır olduğu bariz belliydi. Ancak sonuna kadar saygı duyduğum şekilde Bilic kazanan orta sahayı bozmamayı düşündü. Bir tık daha ilerisini düşünmek içinse bizim ligde 1 yıla daha ihtiyacı var. Yani, bireysel olarak futbolcunun biri yerine diğerini seçmekle neler değişebileceğini görmek için.
Semih olayına ayrı parantez açmak, bu maçı izleyen her memleketimin futbolseverinin boynunun borcudur. Yaptığı hareket isterse kupa maçında amatör küme takımına karşı olsun yine de sonuna kadar helal olsun dedirtendir; fakat çocuk bunu bir derbide yaptı. Dolayısıyla: Harbiden helal olsun.
Takımın oyun sisteminin sadece kaba hatlarla taslak olarak çizildiği, bunun içini dolduracak ayrıntılara henüz girilemediği düşüncesindeyim.
Şu anki görüntüde rahat maç kazanılabilmesi için; Almeida,oğuzhan,gökhan,olcay. Bu ofans dörtlüsünden en az üçünün iyi gününde olması, işin savunma kısmında ise Sedar'ın kasımpaşa maçı, Ersan'ın Bursa maçı, Dany 'nin gese maçı yaptığı akıl tutulmalarını yaşamamamız, o günkü hakemin bilinçli-bilinçsiz bizi doğramaması gibi aynı anda olması güç pek çok faktörün bir araya gelmesi gerekiyor.
Aslında teknik ekibin oyun planında beklerin önemi büyük. En az bir tanesinin ofansif yönünün çok güçlü olması (Caner-Gökhan Gönül, Simione) gerekli. Diğer bek ise ofanstan ziyade defansif özellikleri çok güçlü, sezgileri kuvvetli, fiziği yeterli, yan toplarda etkili, hızlı olması gerekli.( belkide stoperden evrilme) Günümüz şartlarında ofansif bir bekin ligde sezon sonu 4 gol, 6-8 asist ortalaması beklenen bir durum. Yani bu istatistikle oynayan bir bekin varsa hücumlarını çeşitlendirebilir daha tahmin edilmesi ve önlem alınması zor bir takım olabilirsin. Bizim en büyük zafiyetimiz galiba bu.
Beşiktaş çok ilginç bir takım.Aslen bütün takımlar için geçerli ama tek değişklikle savunma-hücum balansı baya köklü şekilde etkleniyor.
Fernandes'in çıkıp Oğuzhan:'ın o bölgeye monte olması , defansif açından kesinlikle daha stabil bir takıma evrilmemizin en önemli kısmı.Hem Atiba hem Veli işin defansif kısmında son derece iyi iş çıkarıyorlar.Bununla birlikte Beşiktaş'ın en önemli 2 top taşıma opsiyonunundan(Töre-Oğuzhan) biri tamamiyle devre dışı kalıyor.Bu da direkt olarak hücumdaki etkinliğini azaltıyor.
Ek defansif görevler aldığı belli olan Olcay'ın etkisi de Fernandes'in üzerine yoğunlaşan savunma dengesini , Oğuzhan'ın driblingleri ile yarattığı kaos ile bozmasından beslenemediği zaman çok büyük oranda kayboluyor.
Kısacası Beşiktaş Fernandes varken atıyor - tutamıyor çünkü hem Oğuzhan hem Fernandes'i kompanse edemiyor mücadele kısmında , yokken ise atamıyor çünkü Fernandes'in kendi yaratıcılığından bağımmsız hem Olcay'ın hem Oğuzhan'ın yaratıcılığı savunmanın dikkatinin üzerlerinde olması ile azalıyor.
Biliç'in elinde bu dengeyi bozacak adam yok. Ömer , Holosko , Mustafa doğru adamlar değiller.Bir tek Kerim Frei var onun da bu seviyeye gelmesi biraz vakit alacak sanırım.
Merak ettiğim konu Jones dikkati üzerine çeken Oğuzhan'ın , geride yaptığı şekilde topu ileri taşıma kısımında ne kadar etkili olacağı.
Beşiktaş'ın kaderi bence özellikle hedef maçlar için (Fernandes'in artık kafa olarak Rusya'ya gittiğini düşünürsek) buna bağlı.
Biliç'in işi zor.
Belki sistem değişikliği düşünülebilir mi ? Sanki Milan'ın efsane 4-3-1-2'si gibi bir şey ? Olcay forvete , Töre Forvet arkasına , Oğuzhan'a süpriz çıkışlı bir Pirlo rolü ?
Çok radikal ama düşünülebilir belki.
İlk önce rakibimizin futbolcusu Semih'i tebrik ediyorum. Bu kadar kirlenme ve yozlanmanın içerisinde tertemiz bir duruş sergiledi. Umarım kendisini ileride Galatasaray'ın kaptanı pozisyonunda görebiliriz. Bu sene de fair play ödülü bu genç arkadaşımıza verilsin, zira yaptığı hareketin anlamı çok büyüktü.
Bu maçın sonucuna hiç üzülmedim çünkü bu yıla hazırlık, ligi tanıma, kavrama ve anlama yılı olarak bakıyorum. Maçtan boynumuz bükük şekilde ayrılmıyoruz. İnşallah önümüzdeki sene bu yıl yapılan hatalar yapılmayacak (kadro şişkinliği, Dany, Sezer, Serdar gibi yanlış transferler)
Maçtan çıkardığım sonuç;
1) Derbiler ve eğer seneye CL'de oynayacaksak, oyuncu kalitesini bir çıt yukarıya çekmemiz gerekiyor.
2) Dany için boşuna kıyamet kopmamış.
3) Oğuzhan istediğimiz noktaya gelebilecekmi şüphesi.
4) Fernandes'e artık hizmetleri için teşekkür edelim.
5) İnsan hayatını hiçe sayan kulüp doktorlarını hemen kovalım!
https://pbs.twimg.com/media/BhKcVRNCMAAGxNh.jpg:large
Maçın 0-0 devam eden bölümüne ait bu istatistik maçı özetleyen bir görsel olmuş. Gs nin merkezinden yediği pires sonrası topu daha çok yanlara oynaması ama Beşiktaş ın topu kapınca dikine ve ters kanatlara hızlı oynama çabası. Bu görsele rağmen takımın yenilen gole kadar golle buluşamamasının nedeninin hücum hattındaki yetenek zaafı olduğu aşikar.
Almeida bu yıl geçmiş yıllara göre farklı bir sezon geçiriyor. Bunun nedenlerinden birisi Beşiktaş ın oyun planı, hatta hücum planı. Samet Aybaba döneminde Beşiktaş hücuma daha kalabalık giderken bu yıl daha dengeli hücum ediyor. Gol girişimlerinde hızlı, birkaç pasla, rakibin defansif anlamda boşluklarından yararlanarak gole ulaşma çabası var. Bu çaba büyük ölçüde başarıya ulaşmış görünüyor. Artık 3-5 saniyede topla rakip ceza sahasına inip organize bir şekilde gol atmaya Beşiktaş Gol deniyor. Bu organizasyonda Almeida nın hem golün hazırlanışında, hem de bitirici vuruşun yapılacağı yerde bulunması çok önemli. Bu sayede bu oyun planında gördük ki Almeida nın taktik zekası üst seviyede. Ceza alanı dışında doğru yerde bulunuyor ve topu doğru kişiyle buluşturuyor. Ceza alanında da kendisini çok fazla zorlamayarak, altıpas civarı kaleye yakın ve cepheden gören yerde topla buluşuyor.
Almeida ile ilgili NTV Spor un yaptığı bir araştırmada ligin ilk yarısında üst sıralarda bulunan takımların santraforlarıyla kıyaslandığı istatistikte, diğer santraforların kaleye şut-gol oranı 12/1 iken bu oran Almeida için 4/1. Geçtiğimiz haftaya kadar ligde oynanan tüm maçlar içinde, tüm santraforlar ile yapılan istatistikte Almeida gol-şut oranında 3. sırada. Gol oranın yüksek çıkması yakaladığı pozisyonları altıpas civarı, kaleyi cepheden gören temiz pozisyonlar olmasından kaynaklı. Bu yüzden attığı birçok gole Almeida gol değil Beşiktaş Gol demek daha doğru.
Bursa maçında atmış olduğu gol ise ne Beşiktaş golü, ne Almeida golü bildiğimiz Vieri golü. Bu hafta karşı karşıya kaldığı pozisyonlardaki vuruşu ise Almeida abanışı. Oysa Almeida ne Vieri nede en azından diğer ayağını belli ölçülerde kullanabilen, temiz vuruşlar yapabilen bir santrafor.
Belki bu bütçeyle kolay olmayacak ama sadece taktik zekası iyi oyuncu değil, dikine koşan en azından belli ölçülerde diğer ayağını da kullanabilen, ön direk koşusu da yapabilen, bazen takımdan bağımsız bireysel özellikleriyle de gol atabilen kısacası yetenekli bir santrafor takıma daha çok yakışacak.
Bu özelliklerdeki santrafor Oğuzhan ve Töreyi daha etkin kılabilecek. Milli maçlarda Töre nin Burak ama özellikle Umut a attığı dikine paslara Beşiktaş da bu yüzden karşılaşamıyoruz. Gs nin sağ kenar forvet eksiği olduğunu ve bahsettiğimiz milli oyuncuların gs de olduğunu düşünürsek transfer döneminde gs Töre konusunda bizi zorlayacak. Zira kadrolarına ve oyun planlarına Töre cuk oturacak. Kişisel görüşüm 7.5 milyon Euro fazla gibi görünse de rakiplerin bu bölgede oynattıkları yabancılara ortalama 10 milyon Euro verdiklerini de hesaba katıp bu bonservis ücretini ödemek zorunda kalacakmışız gibi geliyor. Aksi takdirde Dany nin gs den gelişine değil, Töre nin gs ye gidişine daha çok üzülebiliriz.
Bu maç özelindeki Veli eleştirisine değil ama genel olarak Olcay Veli eleştirisine katılıyorum. Şampiyonluğu oynayacak takımda iyi işler yapabilecek ama şampiyonlar ligi takımında sırıtabilecek futbolcular. Koşu mesafelerine bakıp sadece iyi bir ciğere sahip olmak değil asıl mesele, diğer fiziki özellikler de önemli. En azından gördükleri baskıda topu olumlu çıkaracak bir ayaktan ziyade topu saklayabilecek bir fizik, rakibe yapacağın tek hamlede geç kalacağını bildiğinde bir omuz darbesi de önemli. Nazar değmesin fazla sakatlık yaşamamalarında kendilerine iyi bakmalarından çok adalelerinin olamamasından şüphelenmeye başladım.
Gelecek yıl iyi bir stoper, santrafor ve yerli olarak Töre yi alacaksak kalacak bütçeden Olcay a alternatif olarak bir yabancı Franco projesi, Veli nin yerinede genç yerli yedek düşünülebilinir.
Burda yorumları okumak insanın oyunun taktiksel yöni açısından ufkunu açıyor. Ben ise biraz transfer tercihleri ile alakalı yazıcam. Öncelikle Önder Özen Dany transferi ile tamamen bir fiyaskoya sebep oldu. Sen rakip takımın defolu adamını alıp hem kontenjan açıcaksın hem de oynadığın maç ta bariz hatası ile yenileceksin. Beşiktaş taraftarı senelerdir bağırıyor Fener’den Cimbom’dan topçu almayın diye. Sen gidiyorsun bile bile lades diyorsun. Sezer Dany ikisinin maliyeti 3 4 milyon Euro var. Sen Atiba gibi oyuncuyu madem bulabiliyorsun 1 milyon Euro’ya neden gidip futbolcu almıyorsun. Hadi Sezer’i diyelim yönetim aldı. Önder Özen; bu adamın saatli bomba olduğunu bile bile sen gidip neden alırsın aklım almıyor ? Dünya üzerinde topçu mu kalmadı da böyle skandal bir transfer yapıyorsun. Bu saatten sonra oynadığı her maçta yaptığı her hata da yuhlanacak bir oyuncuyu takıma katan şampiyonluk yolunda en önemli maçımızı kaybetmemize sebep verdiği için Önder Özen’i tebrik ederim. Jermaine Jones alıyorsun adam 5 maç oynamıyor Dany alıyorsun sana maç kaybettiriyor. Devre arası yapılan transferlerin takıma katkısı sıfır. Kimseyi alamıyorsan Veysel Sarı diye gözünün önünde bir adam var onu al bari. Scout ekibi kurup bu tarz transferler yapılacaksa yapmasınlar. Bu yıl stad yok taraftar sabır gösteriyor ama seneye kimse bu tarz yanlış transferlere sabır göstermez. 10 tane futbolcu alıp 3 tanesinden katkı göreceğine 6 tane düzgün adam al 6 sından katkı gör.
Dany meselesi çok önemli değil bence, o hatayı yapmasa GS yine bir şekilde atardı. Ben yorumlara hiç katılmıyorum. İyi oynuyor gibi gözüken bir Beşiktaş gördüm sahada. Golü yedikten sonra hiç reaksiyon gösteremeyen, kazanma inancı ya da inadı olmayan bir Beşiktaş.
Zaten bu yıl üçüncü derbi. Bu üç derbinin ikinci yarılarındaki kadar şahsiyetsiz oynayan bir Beşiktaş'ı pek anımsamıyorum. Biliç taktik-teknik fena hoca değil, ama Carvallah de fena değildi. İşin liderlik, kriz yönetimi, kazanma mantalitesi, problem çözme kısımlarına gelince sınıfta kalıyor. Zaten o coğrafyada bir tek Sırplar winner.
Övünç'ün yorumuna yüzde yüz katılıyorum. Fernandes'siz Oğuzhan yetersiz. Tek başına Beşiktaş'ı sürükleyecek seviyede değil. Onu ben biraz Belezoğlu'na benzetiyorum. O da yıllarca OM-CM-LM arasında gitti geldi, 28'e kadar hep kumaşı iyi, istikrarı düşük oyuncu oldu.
Atiba konusunda maalesef Mustafa'ya pek katılamayacağım. Merkezde ön libero topu oynuyor. Beşiktaş büyük takımsa merkez orta saha oyuncusunun bir ara pas, bir şut filan atma becerisi olur. Örnek Belushi, örnek Selçuk, örnek Belezoğlu. Atiba Beşiktaş'ta ancak ön libero oynar.
Ömer Şişmanoğlu yerine bu maçta Pektemek'i görmeyi tercih ederdim, en azından o kaotik futboluyla beklenmeyen bir şey yapardı. Oyuna giren santraforun gol vuruşu dışında bir meziyeti olmayınca, bu seviyede o vuruşu da yaptırmıyorlar.
Franco fena değil de, önümde yardıra yardıra koşan iki orta saha oldu mu, ben de oynarım, şöyle göbek yumuşayınca bir daha izlemek lazım.
Ben maalesef Önder Özen-Biliç ikilisinin kalibre olarak vasat bir ikili olduğunu düşünüyorum. Ama Beşiktaş öyle zavallı bir takım oldu ki, bundan ötesi fazla bize...
@turkkant
Kesinlikle katilmiyorum Gs bi sekilde golu atardi yorumuna. 5 dakikadan fazla baski yemedik butun mac. Onda da gereksiz yada uyduruk faullerin etkisi var.
Bi sekilde golu atacak gibi duran Besiktasti.
Daha once de soylemistim, maclari goller sekillendirir. Almeida'nin ikinci yari basinda kacirdigi golu Galatasaray'da belki Aydin kacirir ki onun da ayagi kirik.
Besiktas derbilerden filan bagimsiz olarak baski kurarak gol atan bi takim degil, hizli ataga cikan, cabuk oyayip gol pozisyonuna giren bi takim. Geride yada onde olmamiz farketmiyor, baska sekilde gol atamiyoruz.
Yine daha once soylemistim, one gecemedigimiz maclarda sikinti yasayabilecegimizi. Bizim oyun sistemimiz bu.
Bilic cok yanlislar yapmis olabilir ama bence su mac icin elestirilmez.
Bilic-Ozen ikilisi hakkindaki genel yorumuna katiliyorum yalniz. Ama sene sonunu beklemek gerektigi kanaatindeyim.
türkkant
dostum bu karamsarlık ne böyle. gayet iyi futbol oynuyoruz bence. bu kadroyla bu rezalet şartlarda ( zulümpiyat vs) takım gayet iyi savaşıyor. ben ligi gs'nin üzerinde bitireceğimize inanıyorum. yeter ki şu zulümpiyat maçlarını kazanalım.
Penaltı pozisyonu dışında Galatasaray ceza sahasına giremedi galiba.
Benzer birşeyi ekşi'ye yazmıştım sanırım.
Biliç'in elinde komple oyuncular yok.Yani birkaç işi iyi yapan adamlar yok.
Olcay değişik tipte bir adam ama driblingi yok , 1'e 1 'de adam eksiltemiyor , devamlılığı düşük , önlem alınması kolay . Veli çok özverili , çok mücadeleci , çalışkan ama dar alanda pas istasyonu olmaktan çok uzak , oyunu yönünü değiştirmede çok yetersiz , çok yanlış yerlerde , yanlış zamanlarda fauller yapıyor (Atiba girdikten sonra bu istatistik düzeldi) . Keza Atiba 'da bu durumdan etkileniyor. 2 kişinin markajından çıkıp top atacak adam bulamadıktan sonra stopere döndüğü en az 4-5 pozisyon oluyor hem de maç başına bir istatistik.
Modern futbolda topsuz oyunda hareketsizseniz tek tip bir takıma dönüşürsünüz.Beşiktaş çok fazla defansif.Çok net bir savunma yapıyor ama bu hücum gücünü bence yarı yarıya azalttı.
Yine futbolun geldiği noktada artık işin tek yönünü oynayan oyunculara yer kalmadı.Bugün hiç bir ön libero sadece savunma yaparak kendine yer bulamaz.Makalele'nin , Mascherano'nun devri kapandı sanırım.Yine defasnif görevi daha fazla olan ön liberolar var ama onlardan da pas trafiğine katılmaları hatta bazılarının ana pas bağlantısı olması bekleniyor.
Veli ve Atiba'nın hücum katkılarının artması şart.Motta dahil iki bekin , hücumda alanı genişletmeleri şart.Özellikle Serdar ne zaman ileri çıksa Beşiktaş ya gol attı ya büyük tehlike yarattı.
Bence Serdar , Veli ve Olcay'ın rotasyon oyuncusuna dönüşmeleri lazım .
Yeni sezonda yapılacak transferlere göre ben Biliç ve Özen'in notunu verebilirim sanırım.Teşhislerinin ne kadar doğru olduğuna bakmak gerek.
Yabancı sınırı devam ettiği sürece aslına bakarsanız fazla opsiyon yok.Yine de özellikle Fernandes-Almeida ve Sivok'un yerine alınacak adamlar kadar , Olcay ve Veli'nin yerine takımın seviyesini 1-2 çıta yükseltecek oyuncularda alınması şart.
Eklemeyi unutmuşum , bu aralar geçen Lampard ve Kagawa isimleri var mesela.
Bunlar doğru tespitler bence.
Takımın mali disiplini ne boyutta olacak bilemiyorum tabi.En iyi oyuncularımızın bonservissiz gideceğini ve en az 5 m €'ya Töre'yi alacağımızı düşünürsek bu noktada da biraz sıkıntımız var sanki.
Forvet işini Gomis'i , stoper işini Lescott'u alarak bonservissiz çözersek işler biraz daha istediğimiz gibi olabilir.
Neden karamsar olduğumun kısa açıklaması:
Son yıllarda gördüğüm en kötü, en tutuk GS takımı, pek zorlanmadan, elini kolunu sallaya sallaya galibiyeti aldı.
GS o kadar kötüydü ki, biz iyi gibi göründük. Drogba-Sneijder filan zaten Chelsea maçına bilenmişler idareten oynadılar.
O zaman akla şu soru geliyor, bu kadar kötü bir GS'dan beraberlik bile alamıyorsan, Almeida pozisyonu dışında ikinci yarı baskı dahi kuramıyorsan, evet, karamsar olurum.
Tabi hatalar zincirleme gelişiyor. Örnek Egemen vakası. Önce aklı evvel bir yönetici, çok göz önünde olmayan bir oyuncuyla abartılı bir sözleşme yapıyor, sonra başka bir aklı evvel az buçuk kar edeceğim diye adamı rakibine veriyor, sonra onun yerini dolduracağım diye Escude-Franco-Dany derken tasarruf ettiğinden kat be kat fazla para döküyorsun.
Başka örnek, Hilbert. Krizde adamın parasını ödemiyorsun, Alman mantalitesiyle oyuncu işgüzarlık yapıyor noterden ihtar çekiyor, başkan pragmatik davranacağına oyuncuya takıyor, şu an sağ bekte geldiğimiz nokta ortada. S. Kurtuluş yaptığı hatalarla belki sezonu verdi. Öyle bir noktadayız ki, halı saha takımı gibi son bulduğumuz adamı kerhen sağ beke koyuyoruz.
Başka bir hata zinciri bence Krem Frei ile başladı. Ona ödenen ve ödenecek yaklaşık 8 m. euro çok daha iyi harcanabilirdi. Sene başında bazı arkadaşlar Olcay'ın yerine düşünüyordu (içimden gülümsemedim değil o zaman). Şimdi Uğur Boral'ın bile gerisine düştü.
Dany bence fahiş bir hata değildi. Bize maliyeti toplasan 500-600 bin euro. Şanssızlık eldeki tüm stoperlerin sakat ya da cezalı olması.
Oğuzhan da maalesef overrated bir oyuncu olmaya doğru gidiyor. Bu sezon 3 gol 3 asistle oynamış şu ana kadar. Sık sık sakat ya da cezalı. Pek tatmin edici bir performans değil. Ben Selçuk'un 10 gol 10 asistle bitirdiği sezonu anımsarım. Bu sezon benim en büyük hayal kırıklığım Oğuzhan.
Olcay konusunda ise ben genele yine katılmıyorum. Bir oyuncu fener deplasmanında o golü atıyorsa olmuştur. Artı adam 7 gol 6 asistle oynuyor. O pozisyonun oyuncusundan arzu edilen bir istatistik katkı. Gayet yeterli bence.
Bu sezonki başarısızlığın bence sebebi ön üçlü değil. Ön taraf yeterli gol-asisti üretti. Bence sorun iki noktada.
1. Defans dörtlüsünün vasat altı performansı. (Carvallah yılındaki İsmail-Egemen-Sivok-Hilbert dörtlüsünden bu günlere geldik...)
2. Ofansif orta saha oyuncusunun (olmayan) performansı.
Alakasız olacak ama A2 idmanlarında Musa Muhammed'den haberi olan var mı? Hiç bir yoruma rastlayamadım. Gerçi 18 dolana kadar sözleşme imzalatamadığımızdan iyiyse de konunun gizlenmesi olası :)
Valla turkkant ın yorumlarının hepsine katılmaktan başka çare yok. Ama insanlar genelde hayal etmeye ve umut etmeye meyillidirler. O yüzden bizde bu ikilinin bize çağ atlatacağını hayal ediyoruz. Birde şöyle düşünmek lazım: bilic- özen de olmazsa daha iyi bir seçenek mi bulunur yoksa durumu idare eden geçiş döneminde hayal ve umut ortamı kaybolup iyice kaosa mı batarız. Bu da sinekten umut çıkarma belki bilemedim
turkkant'a katılmaktan başka çare var ya :) amacım polemik değil bu arada sadece farklı bir bakış açısı getirmek.
mesela son yılların en kötü gs takımı denmiş, olabilir ama onların kötü oynama sebebi biz olabiliriz? açıkçası oturup gs maçlarını izlemediğim için başka maçlarla kıyaslama yapamam ama okuduklarımdan çıkardığım kadarı ile gs kendi sahasında baskılı, gümbür gümbür top oynayan bir takım. ama bizim maçta duran toplar hariç ceza sahamıza girdiklerini hatırlamıyorum. istedikleri kadar formsuz olsunlar melo, selçuk, drogba, sneijder, burak elbette birşey üretirdi. bunları durdurmak da küçümsenecek bir iş değil. yani gs mi kötüydü yoksa biz mi durdurduk diye tartışsak sabaha kadar bir sonuca ulaşamayız. ha beşiktaş'ın işi durdurmak değil saldırmak olmalı diyene birşey diyemem. ama eldeki kadro da bunu gerektiyor. hele iki takımın kadrolarını karşılaştırınca bana göre bizim lehimize en ideal maçı izledik.
egemen olayında ise yanlış hatırlamıyorsam bizim boşboğaz yöneticilerden birinin açıklaması ipleri koparmıştı. oyuncuyla hiç görüşmeden, adamı köle yerine koyarak indirim yapacak dersen adam da sana posta koyar. hatadır ama süreç doğru yönetilseydi ortak bir nokta bulunabilirdi.
hilbert için ise şu var, yabancı sınırı malum, hele de seneye 5 yabancı ile sahaya çıkılacağını düşünürsek o bölgeyi bir yerliye emanet etmek mantıksız değildi bence. burada yanıltıcı olan serdar'ın antep performansı. maalesef bazı futbolcuların anadolu takımlarındaki performansları yanıltıcı olabiliyor. eneramo'nun gol istatistiği ortada mesela. asla beşiktaş topçusu değil ama anadolu'da parlıyor işte. serdar'da da böyle bir yanılgı olduğunu düşünüyorum. aynı korku benim için cenk'te de var bu arada, umarım ödenecek paraların hakkını verebilir. ayrıca tigana'nın da hakkını vermek lazım tekrardan, serdar'dan bek olmayacağını daha ilk günden anlayıp orta sahaya yerleştirdi. yarışmacı bir hoca olsa sayılı teknik direktörlerden birisi olurmuş.
oğuzhan'ın istatistik adamı olmadığı buralarda defalarca konuşuldu. yakın zamanda cartalete meseleyi güzelce anlattı zaten. oğuzhan hiçbir zaman istatistik yapan, senede 10+ gol 10+ asist yapan bir hücumcu olmayacak. eğer beklenti buysa hayal kırıklığı da yanında gelir. oğuzhan orta sahadır, daha doğrusu orta saha oynarsa büyük futbolcu olur. burada teknik direktör kadar oğuzhan'ın da kendi yeteneklerinin farkında olması, on numara oynamayı seviyorum demeyi bırakması lazım.
olcay-dany konularında hemfikir, kerim frei konusunda ise çekimserim. neden hiç kullanılmıyor ben de merak ediyorum açıkçası. teknik yetersizlik mi, fiziksel mi yoksa başka birşey mi bilemiyorum. bu sezon artık geçti ama umarım önümüzdeki sezon faydalı olur.
kısaca iyimser olmak isteyen olabiliyor. kulüp içindeki tüm detayları bilmeden yorum yapmak biraz insafsızlık olabilir ama ben de önder özen'den daha yüksek bir performans bekliyordum. biraz hayal kırıklığı bende de var. bilic ise benim beklentilerimin üstünde. 5. haftadan devre arasına kadar ki bölüm biraz sıkıntılıydı ama sanki o dönem kafası da pek rahat değil gibiydi. şimdi ise kendini toparlamış görünüyor, maçlarda da çok aktif. takımın sahaya yerleşimi gayet iyi, başlangıç planları sanırım sürekli tuttu. oyun içindeki hamleler ise abartıldığı kadar kötü değil. daha doğrusu burada kadro yapısı sıkıntılı, elde sonradan oyuna girip maçın gidişatını değiştirecek hamle oyuncusu yok. yani santraforlar üzerinden gidersek bundan 5-6 sene önceki semih, yada günümzdeki umut bulut gibi bir koz yok kenarda. kafası tamamen dağılmış mustafa ve bence bitiricilik hariç fazlasıyla vasat ömer ile bir yere kadar. bu kadar iyi analizci bir ekibin, imkanlarında genişlemesi ile transfer döneminde hata yapmayacağını düşünüyorum. dolayısı ile şu 3-4 ayda çok abuk sabuk olayları olmadığı sürece seneye de bu ekip devam etmeli, daha iyi olacağımıza inancım tam.
Yorum Gönder