Gözyaşı Çelikten Bir Kalkandır




Daha dünkü hoca değil. Beşiktaş onun ilk ya da son şansı da değil. Hayatını istediği gibi yaşamış, Önder Özen’in tabiriyle iç savaş görmüş, belki de o güne kadar en yakın arkadaşlarıyla bir gün aniden savaşın iki tarafına düşmüş... Acının, baskı altında nefes almanın ne demek olduğunu futbol sahasının çok dışında öğrenmiş bir adam. Ve bu adam, dün akşam ağladı. Derdi son dakikada gol yemek olsaydı, Semih Şentürk’ün 120+larda attığı golle; el emeği göz nuru, belki de o gol olmasa kupaya uzanacak takımının elenmesine ağlardı. Hayır, ağlamadı. Hatta döndü daha kısa zaman önce gerginlik yaşadığı bizim teknik ekibi tebrik etti.

Beşiktaş son dakikada berabere kalıyorsa elbette hocanın da hatası vardır. Hoş, futbolda bulunacak en kolay şey hatadır zaten. Hele de söz konusu teknik direktörse. Sonsuz bir seçenek vardır çünkü, kenardan üç oyuncu maça girdiyse, geriye kalan dördü girmemiştir. “Ama o girseydi farklı olurdu!” infiali her zaman ortaya atılabilir. Dünkü maç için de “Oğuzhan çıktıktan sonra, neden takıma topla zaman kazandıracak, boş alanı kat edecek Kerim Frei girmedi?” denilebilir mesela, belki haklıyızdır da. Ama eğer Jones’a 92:30’de yapılan ve sahada iyi bir hakem olsaydı değil, “sahada bir hakem olmasaydı, mahalle maçı kurallarıyla Konyasporluların ‘faul yaptık’ diye oyunu bırakacağı” anda düdük çalsaydı, Beşiktaş maçı almış ve o göz yaşları dökülmeyecekti. Üstelik, son dakikada o şekilde yapılan bir harekete faul çalmak, Süper Lig’in her köşesinde, her maçında görülen bir klasikken…

Bilic’in gözyaşı döktüğü fotoğrafı gören her Beşiktaşlı kahrolmuştur. Ancak o resme daha da dikkatli bakıldığı zaman, aksine mutlu olunması gereken bir detay var. Beşiktaş’ın derdine, çoğu Beşiktaşlıdan daha da üzülen bir teknik direktör var orada. En az hayal kırıklığı, üzüntü ve yaşadığı gerginlik kadar, Beşiktaş’ı en gerçeğinden sahiplenmesinin de bir sonucuydu o fotoğraf. Gözyaşıyla çelikten bir kalkan çekmişti farkında olmadan, o haldeyken kendini saklamaya çalışarak. Beşiktaş ayağa kalkacaksa, kendisini bu kadar sahiplenen bir hocasıyla, sportif direktörüyle bunu başaracak.  

Saha içinde dönersek, Beşiktaş sezonun en güzel golünü atmış olabilir.  Kapalı savunma, “pas ver & boşa hareketlen” eylemiyle ancak bu kadar güzel aşılır ve bu kadar güzel bitirilirdi. O atağın kurgu yönetmeni Gökhan Töre, sahaya bir not bıraktı: “Üçe beşe bakmayın, bonservisimi alın ve gelin!” Öyle delici bir oyuncuyu, yabancı kontenjanını kullanarak bile almak zorken, Gökhan Töre 22 yaşında bir Türk. Üstelik alınmadığı anda, direkt rakiplerinden birine gidecek. Santrfora bonservisi elinde olan Gomis geliyor gibi gözüyor, zaten yüklü bonservis ödenecek başka bir mevki de kalmadı.
Yine bu maçın işaret ettiği şey; seneye artık İsmail Köybaşı sol beke yazılabilir. Djalma karşısında çaresiz hallere düşmüş gözükebilir, ama gün geçtikçe iyiye gideceğini belli ediyor. Bu durumda sağ beke, yerinin adımı olan “fark yaratacak” bir yabancı alınabilir. Atiba Hutchinson, her bölgenin hakkını veriyor ama her bölgede de, topu ayağına aldığı zaman pek ezber bozamıyor. İdeal bir +2 oyuncusu. Zaten Jermaine Jones, 5 maça daha çıkıp, sıkı bir sezon öncesi kampı da geçirdiği anda formasını ilk 11 duvarına çiviyle çakacak.

Franco – Dany ikilisinden en azından biri, hava toplarına güçlü çıkabilen bir stoper olsaydı; Konyaspor baskısı o kadar etkin olmayabilirdi. Beşiktaş’ın vites düşürdüğü anda savunmasında kendisini ayakta tutacak güçlü bir fiziğe, lider bir karaktere ihtiyacı var. Zaten Önder Özen başta olmak üzere Beşiktaş’ın saha içi gözleri de bunun farkında. Akıllıca geçirilmiş bir transfer dönemi, yeni stat, çok değil biraz da adalet… Bilic’in gözyaşlarını farklı duygularla dökeceği günler için…

8 yorum:

Uğur B. dedi ki...

İtiraf ediyorum, ben Tolga ve Bilic kadar cesur olamadım. Kimse görmesin diye gittim tuvalette ağladım.

yilmaz dedi ki...

gol yediğimiz andan itibaren ne televizyonda haber izledim, ne internete baktım. Evet hakem hatalıdır belki hiç hatırlamıyorum pozisyonu. Fakat hocam bu maçta çok ağır saçmaladı. Mesele şu girdi bu girdi değil. Resmen 70. dakikadan itibaren takımı geriye çekti. prese giden oyuncuyu eliyle işaret edip geriye gönderdi.

Takıma öyle bir "geri çekilme" fikri aşıladı ki, jones gibi tecrübeli bir oyuncu, 2'ye 2 pozisyonda boştaki adama atmak ya da kendi kaleye gitmek yerine taç çizgisinde top çevirmeye gitti. Olcay bir serbest vuruşta oyuncuları ceza sahasına getirmek için 1 buçuk dakika uğraş verdi.

Bu şark kurnazlığı bize hiç bir zaman yaramadı. İşte hakem vermez faulü sen faul maul derken orada yatarken kontradan yersin golü.

Bunun hakemle mhk ile açıklanacak bir tarafı yok. Hakem kötü niyetli ve beşiktaşı engellemek için sahaya çıksaydı olcay'ı atabilirdi. 2 posizyonu var sarı verilebilecek. 1 tane bile olsa haftaya fener maçında yoktu. Ben jones'a verilmeyen faulün sebebini hakemin jones'a inanmamasına bağlıyorum. Maalesef o dakikaya kadar son 5 dakikadır futbolcularımız abuk subuk bir şekilde zamana oynamaya çalışıyorlar, yetenekleri yetersiz olduğu için topu kaybediyorlar ve kendilerini yere bırakıyorlardı. Hocam beni çok büyük bir hayal kırıklığına uğrattı.

İkinciyi bulmak bu maçta skoru korumaktan daha kolaydı. Biz yine en eziyetlisini seçtik. Sonuç felaket oldu. Bu maçın travmasının artarak lig sonuna kadar gideceğini tahmin ediyorum.

Bence bu puan kaybının sebebi %75 bilic, %24'ü oyuncular, hakem ise sadece %1. Gerçekçi olmak lazım.

beagle dedi ki...

Yeni bir kuddusi doğuyorken taraftar arkadaşlarımın hışmını göze alarak birşeyler söylemek istiyorum.

Maçı kazansaydık bile sahada Konyaspor ile korakor oynamış bir Beşiktaş olacaktı. Kalibremiz bu mudur bizim? Gekas ve Hleb bizim takımda olsa 11'de sahaya sürülürler miydi? Önce savunma futbolu bizim işimiz değil. Beşiktaş asi bir azınlığın takımıdır, rakibini 1 farkla yenecek kadar futbol oynadığında hiçbirşey elde edemez.

Karşı takım sahada gekas, djalma, hleb ve hasan kabze'yi tutarken Beşiktaş veli,jones,motta,olcay grubunu orta saha ve ileri uçta kullanıyordu. İkisinin de oynadığı futbola hasta değilim ama Kerim veya Muhammed Motta'nın yerine Beşiktaş'ın hocasının seçimleri olmalıydı. Varsın 2 top fazla gelsin. Olcay iyi performans verdiği yerde oynasın, Oğuzhan dışında bir ofansif adam daha oynasın ve rakip kaleye 5-10 top fazla gidelim.

Veli kavlak için ayrı bir parantez açalım. Mustafa geçen hafta Olcay'ın arkadaşlarına açtığı alanları caps ile göstermişti ya, Veli'nin de top ayağında olan arkadaşının üzerine peşinde savunmacı ile yaptığı çılgınca koşuları da capslemek lazım. Arkadaşının oyun alanını kapayıp bir de arkasında pres getirdiği için pas ve top sürme kanallarını kapayıp takımın futbol oynmasına engel bir adam bu. Önlibero mu? Hleb'in topla etrafında yürüyerek tam tur atmasını, ya da İsmail bir mücadele yaparken tam arkasına geçip ismail çalımı yediği anda kendi de çalım yemiş olmasını bu maçta izleyebilirsiniz. Bir adam mı Beşiktaş'ı bu hale sokuyor? evet ve hayır. Hayır çünkü devşirme sağbek, sakat solbek, akılsız, fiziksiz stoper, gol atamayan golcü, solbekten solaçık, solaçıktan sağ açık gibi bir grupla maça çıktık. Tabiki tek suçlu Veli değil. Öte yandan evet ise şu: Veli'nin yerinde ofansif bir adam daha sahada tutabilseydik Konyaspor son dakikaya 3-0, 4-1 yenik girebilirdi. Beşiktaş Konya maçının normali o şekildedir. Dakika 93'de kafa kafaya değil. 11 kişilik kontenjanda, 2 ofansif adama yer ayırabiliyorsak maçtan sonra değil maçtan önce ağlamamız lazım.

planck dedi ki...

Nerede biliç, nerede o infamous maçtan sonra "hayat devam ediyor" diyen td..

Bir de asist elle yapılıyor, penaltı verilmiyor vs verimeyen tek bir faul değil olay, bunu da belirtmek lazım.

raison dedi ki...

Son transfer dedikodusu Alfred Finnbogason. Sanki şu ana kadar ismi geçenler arasında en mantıklı duranı gibi. Hakeme bile gol atacak bitiricilik, dripling, top sürme, 3. bölgede boş alan koşuları iyi gibi. Farkındalığı, ceza alanı dışındaki oyun kuruculuğu fena değil.

Hollanda liginin tarzı olmadığı için defanstan atılan uzun mesafeli paslarda nasıl tam anlaşılır değil. Bizde Biliç bu konuda Şişmanoğlu nu kullanıyor. Demba Ba da o konuda iyi. Morinho sıkıştığında bunun için oyuna alıyor ve iyi yer kapatıp topları indiriyor. Küçük gibi görünsede bazen forvetlerin ekstra özellikleri sahada teknik adama taktiksel üstünlük sağlıyor ve taktiksel değişiklik için oyuncu değişikliğine ihtiyaç kalmıyor.

Hatta Finbogason un dripling özelliği ve topsuz alan koşuları, takımın geriye yaslanma konusunda kontratağa çıkamama zaafına da bir çözüm gibi. En azından rakibe tehdit gibi.

Tabi Hollanda daki leblebi goller bizim lig için referans olmayabiliyor. Bizde adı alan savunması olan bildiğin yakın markaj, adam adama bazen de tekme tokat taktik var. Fiziği iyi olan, defans oyuncusuna üstünlük kurabilen, hatta Emenike gibi farkındalığı sıfır, bitiriciliği olmayan ama kalıbıyla hızıyla fark atan oyunculara defans oyuncularımız yaklaşamayınca iş görüyor.

Finnbogason buradaki oyuna uyum sağlar mı, biraz kuvvet yüklemesiyle de sanki sağlar gibi. Maliyeti konuşmayalım. Geçen hafta konuştuk hayırlı olmadı. Hayallerimizle yaşıyoruz 

beagle dedi ki...

Aynı takımda Afonso Alves daha iyi bir gol ortalaması tutturmuş, sonra Middlesbrough'nun elinde patlamıştı.

Aynı maçta birden çok gol atma alışkanlığı yüksek olmayan Hollanda menşeili golcülere pek güvenemiyorum. İtalya, Almanya veya en azından Fransada gol atan adamlara bakmak lazım.

Bir de finnbogason sanki cenk tosun tarzıymış gibi geliyor. Cenk, Mustafa, Ömer elimizdeyken yabancının daha fiziksel oynayan, maç boyunca etkili biri olması gerekebilir.

gökhan dedi ki...

hiç izlemedim, belki tam da aradığımız adam ama sadece gol sayısına bakarak finnbogason'un peşine düşmeyiz umarım. hoş 27 gol çok etkileyici bir rakam ama orası da hollanda yav. bir aralar bir geyik dönerdi hollanda ligi için, gerçek gol sayısı attığı golün yarısıdır gibisinden. yani finnbogason için şu an 15 gol civarında dersek, daha zorlu bir ligde 12 gol atmış gomis bana daha mantıklı geliyor.

demba ba ihtimali de ortadan kalktı sanırım? yine kurtarmış chelsea'yi. gökhan töre'nin alınacağını varsayarsak santrafora yüklü bonservis ödeme lüksümüz kalmıyor gibi. sonuçta yokluktan necip'i sağ bek oynatan bir takımın gomis'i beğenmeme lüksü yok bana göre. iyidir ya gomis, saçı falan da güzel hem.

bir de geçenlerde burada stoper lüks demiştim ama yiyorum lafımı. evet lescott aradığımız adam değil ve evet uzun boylu, devasa, güçlü, fizikli, hamleli bir adama ihtiyaç var.

tannhauser dedi ki...

bazen söylemek istediklerimin hepsini yazdığında yorum yapma gereği duymuyorum.