Kalite yetmezliği
Beşiktaş’taki sakatlık şansızlığı, artık “omuzdan vurulma” ihtimaline kadar uç noktaya çıktı. Aynı zamanda da aslında bir önceki sakatlıkların pek de şanssızlık eseri olmama gerçeği söz konusu. Ve Bilic’in idman metotlarını takip eden uzmanların “Çalışmalar çok modern ama oyuncular gerekli dinlenmeleri yapmazlarsa ters tepebilir” uyarısının ne denli gerçekçi olduğu. Hele de Beşiktaş’ın mevcut kadrosuyla ancak tempo ve “daha fazla isteme” arzusuyla fark yaratacağı yerde…
Fenerbahçe maçında Beşiktaş fark yaratacaksa, bu özellikleriyle yaratacaktı. Çünkü dengede giden maçları lehe çevirmek için normalinden daha fazla “kalite” gerekir, özellikle de hücum hattında. Beşiktaş’ın da bu konudaki eksikliği derbilerde daha çok ortaya çıkıyor. Santrforu driplingi gol vuruşuyla sonlandıracak, birebirde rakibini eksilterek hatta savunma arkasına tilki forvet koşuşu atacak kısacası “taştan ekmek çıkaracak” modelde değil. Kenar forvetlerden delici olanı yeterince iyi bir şutör değil (Gökhan), gol sezgileri ve vuruşu iyi olanı ise delici değil (Olcay). Haliyle Beşiktaş hücumcularının sert rakipler karşısında kontrolü kolaylaşıyor.
Derbide Beşiktaş adına en çok şut atan, en fazla gol girişiminde bulunan oyuncu Ramon Motta’ydı. Attığı gol dışında, ilk yarıdaki diğer tehlikeli pozisyonun da kahramanı… Ancak onun asıl farkı, temposuyla Beşiktaş’ı ileriye taşıyan oyuncuların başını çekmesi. Gerekli olan “daha fazla isteme” arzusunu körükleyen adam. Yan etkileri yok değil, ki eğer kırmızı kartı görmeseydi Beşiktaş lehine çevirdiği momentumla maçı da kazanabilirdi. Gül ve diken… Her şeye rağmen Beşiktaş’a bir şeyler verebileceğini kanıtlamış bir oyuncu. En kötü ihtimalle + kontenjanda bekleyen ve “hiçbir şey veremeyeceği aşikar olan” yabancıların yerine B planı silahı olarak elde tutulabilir. Böylece, gelecek sezonunun ideal 11’ine İsmail yazılsa bile, ona tamamen bel bağlanmamış olunur.
Artık Veli Kavlak’ın koşu mesafesinden daha çok topla yaptıklarıyla da fark yaratan bir adam olması, en az kendi değerini daha çarpıcı şekilde ortaya koyması kadar, Beşiktaş’ın hücum anlamındaki “kalite yetmezliğine” de işaret etmekte. Kaliteli bir takımda Oğuzhan Özyakup gibi oyun zekasına, pas yeteneğine sahip olan oyuncu merkez orta sahada oynar; forvet arkasında değil. Her fırsatta söylediğimiz gibi, Oğuzhan da eğer bir süperstar olmak istiyorsa adresi orası… İdeal bir ofansif orta saha oyuncusu ise gol krallığı yarışında en kötü ilk 10 sırada yer alabilmeli. Ve bir büyük takımın kenar forveti, sadece kale etrafında değil, kaleden uzaktayken de dripling yeteneğiyle “uzağı yakın” edebilmeli. Bir sezonluk Şampiyonlar Ligi geliri bile, böylesi bir kadro kurmak için mümkün. O yüzden Beşiktaş için hala bir şampiyonluk şansı var, iki puanlık “aslında bir avantaj olmayan” avantajla…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
15 yorum:
Hücum kalitesi tespitlerine %100 katılıyorum. Eklemek istediğim nokta "rakip ceza alanı içinde çoğalma" faaliyetimizin hiç olmaması.
Hep oyuncu kalitesinden konuşurken, bu kaliteyi Töre, Olcay gibi adamlardan daha yukarı taşımak bütçemizin dışında görünürken atladığımız bir konu oluyor; sistemdeki sayılar. Aslında fikir beyan etmesi çok riskli bir konu olduğu, söyleyenin küçümsendiği bir hale geldi. Mustafa'nın yazısında belirttiği ofansif orta saha + oğuzhan'ı (elimizdeki belki de en üst kalite yetenek, onun pasörlüğü) kullanacaksak, bu iş 2 önlibero ile olmaz. Yani 4-2-3-1'i unutun. Çünkü elimizdeki oyuncu parkı bu sistemde bizi 60 puan civarına kilitliyor yani 2.lik-4.lük arası bir yer.
Peki tek defansif orta saha ile nasıl oynarız? Arkayı toparlayacak libero tipimiz Pedro elde. Ortada vasat defansif iş yapacak Atiba veya deli gibi koşacak Veli var. Birinin eksiği hız, diğerininki sağlam defans. İşte herhangi biri oynadığında çıkacak bu iki eksiği, savaşı biraz orta sahaya yaklaştıracak temaslı oynayan, fizikli bir stoper giderebilir. İmkansız veya çok pahalı bir şeyden bahsetmiyorum. Selim Ay'da bile bu ışık olabilir, yabancı alternatifi daha çoktur.
Cenk'in gelişini hesaba katarsak, sağlam bir stoper bütün takımın eksik yanlarından çok artılarının öne çıkmasını sağlayabilir. Tabi tek önlibero kavramına dönersek. Çift önlibero oynadığımız sürece kalan bütün ofansif oyuncular çok etkin olmak, ve kalabalığın arasında iş yapmak zorunda kalacaklar.
maçı seyrederken fener istese ezecekmiş gibi duruyordu fakat maçtan sonra soyunma odasına giderlerken fenerlilerin kazanamadıkları için çok üzgün ve sinirli oldukları fln duyduk, bu yüzden maç hakkında kafam karışık. onun dışında yine hakemi es geçmemek lazım, bruno kart almadan bitirdi vs.
2. olup olamayacağımıza göre transfer polikitaları eleştrileri farklı olacak, ama yine de en büyük soru işareti jones'un kalıp kalmayacağı konusunda olacak bana göre. şu ana kadar gördüğümle tamamen kararsızım.
en önemli hamle de forvet olacak, 8e 10a bakmadan pl'den alıp gelmek lazım. Almedianın kaçırdığını mesela "gomis atar ya" diyemiyorum. eskiden olsa pektemek atardı, belki cenk de atar ama böyle pozisyonları cl'de kaçırmayacak adam lazım bize. en çok gol ani pres, hızlı hucüm ile bulunuyorsa en öndeki 3 adamının da 30m dribling yapıp gerekirse adam eksiltip gol atabiliyo olması lazım. bu yüzden ileri 3lünün cenk-demba ba-gökhan gibi olması en ideali olur bence.
Bu bloğu ve yazarını çok severek ve her okuduğumda sürekli bişeyler öğrenerek takip ediyorum.Ancak Beşiktaş'a STSL için fazla anlam yüklendiğini ve transferler ile gelecek adına fazla ümit ve bel bağlandığını düşünüyorum.Şöyle ki..
Naçizane görüşümdür Türkiye Ligi için F.Orman ve yönetimi ile Ö.Özen-Biliç ikilisinin fazla melaike,naif,ince,yumuşak kaldığını düşünüyorum.
Melo sezon başından beri ilk kez sarı kart cezalısı durumuna düşerken J.Jones geleli ve oynayalı kaç maç olmasına rağmen bu hafta cezalı..
Dany alırken verilen bir 3 puan var rakibe..
Eneramo kiralarken sözleşmeye bize karşı oynayamaz maddesi koydurmayıp verilen bir 2 puan var..
Bunlar hemen şuan aklıma gelen en basit örnekler.Şu fitbol düzeninde gazeteleri ve sözde spor yazarlarını yönlendirecek ve algı operasyonu yapacak bir yönetim ve teknik kadromuz yoksa(ki bence yok) Gomis,Ba vs transfleri bizi ancak CL ön elemesine götürür ki ordan da CL ye gitmek hayalden öteye geçmez.
“Demiştim” demek asla tercih ettiğim bir söylem değil, ama daha önce söylemiştim; Atletico La Liga tecrübesinin etkisiyle Barça’yı eledi (ki Atletico özelinde değil, Barça özelinde bunun birden çok nedenini yazmaya çalıştım). Buna karşın yine söylemiştim ki, yarı finale kalan takımlar arasında ancak Chelsea karşısında bir şansları olabilir, o da varsa.
Ve bugün o maç oynandı. Nerede kahraman Koke, nerede her yere yetişen Gabi, vs. Dediğim gibi, bugün dünya futbolunda Barça vardır ve de diğerleri. Uğraşır Barça’yı kilitleyip eleyebilirsiniz, ama bu futbolda bir nane olduğunuz anlamına gelmez. Çünkü bunu yaptığınızda siz başarılısınız demek değildir, Barça düşüşte demektir.
Üstüne üstlük, futbolda Makyavelizmin temsilcisi Mourinho sırf Barça’yı elediler diye tırsmayıp Chelsea’yi full defansif oynatmasa muhtemelen durum 0-0 değil 0-1 hatta 0-2 bile olabilirdi.
Bütün bunların yanı sıra bana göre iki önemli şey oldu: Vicente Calderon ilk defa ciddi anlamda taraftar kazandı ve bu hafta oynanacak olan, Beşiktaş’tan sonraki takımım Liverpool maçı öncesi Chelsea ciddi oyuncu kaybetti. Oh ne güzel.
Sonuçta ne demişler: “look at the bright side”.
Beşiktaş bu şekilde oynamaya devam edecekse ileri 3'lüde top taşıyamayan adam bulundurmaması gerekiyor.
Bizim elimizdeki üçlünün sen şunu yap ben bunu yapayım kıvamındaki deneysel paylaşımı iyi güzel de , onlara istediklerini yaptırmadıkları zaman ikinci bir alternatifleri yok.Aynen yukarıda anlatıldığı gibi.Biri şut atamaz , biri adam geçemez , biri savunma arkasına koşamaz.Yani Sanki parasızlıktan Reus'u alıp , 3'e bölüp kısım kısım özelliklerini birer adama vermişiz gibi ki o zaman bile adam başı 10 m € ederdi , bizimkileri toplasan 10 etmez.
Beşiktaş'ın Olcay'dan kati suretle , Almeida'dan da büyük oranda vazgeçmesi şarttır.Beşiktaş'ın top taşıyamayan adam oynatma lüksü yoktur.Beşiktaş'ın oyun planı Olcay'ın ve Almeida'nın iyi yönlerini olabildiğince parlatmaya çalışıyor ama bu kadar.Getirebileceği nokta bu.Almeida'nın karşı karşıya kaçırdığı goller bu sezon ilk değil.Geçen sene de kaçırıyordu.Yani bunları bunları gol yapsa başka konuşurduk mevzusu yok.
2-3 kişinin üzerine yıkılan top taşıma işi bu adamların üzerine ekstra yük bindiriyor ve yukarıda belirtildiği gibi "profesyonel yaşamdan " pek nasip almadıklarından erken yoruluyor , maç içinde büyük düşüşler gösteriyorlar.
Bence tek CL sezonu bizim dertlerimizi çözebilir de ama çok çok net oyuncular almak lazım.
Muhtemel Mohammed Salah ,Romelu Lukaku gibi büyüklerin gözünden düşmüş kendini ispatlamak isteyen adamlar Beşiktaş'ı 2-3 gömlek yukarı taşıyabilirler.CL kozunu eğer gidebilirsek , çok iyi kullanmak lazım.
fener ile oynadığımız maçta sahada 4 kiralık adam ile oynadık. Dany-Motta-Jones-Gökhan. Onu yapamayız bunu alamayız diyoruz fakat havaya çar çur edilen para dehşet!
Serdar'ı aldık, ilk yarıdan sonra oynamadı bile. Gökhan Süzen kadro dışı, Sezer kadro dışı, Toraman kadro dışı... Maç izlesinler diye adamlara para üstüne para akıtıyoruz. Kerim Frei iyidir kötüdür bilemiyorum ama yedek kulübesine 3 milyon € konulduğunu biliyorum. Fernandes'e de barlarda gezmesi için para veriyoruz.
İkinci yarı kampı sonrası da yazmıştım. Almeida ile Fernandes, kamptan dönülen cumartesi gecesi Gökhan'ın vurulduğu bardaydılar. Anlaşılıyorki takım orayı mesken tutmuş. Bence Biliç idmanları buraya kaydırsın!
Koyu Beşiktaşlı kardeşlerim "ulan tüm terslikler bizi buluyor, seken kurşundan omzundan sakatlanan oyuncu bile bizde" diye kendini avutsun, bu yaşadığımız ilk hadise değil. Fernandes ve Oğuzhan'ın bar kavgaları, Sezer'in Almanya'da bıçaklanması haberlerde mevcut.
Genç, zengin vb. gibi avuntulara girmeyelim. Başka takımın topçusu genç, zengin, şöhretli değil mi? Gezeceksen adam gibi gezeceksin. Kampın bittiği akşam, maçın bittiği akşam gezme, dinlen be kardeşim! İşine ve vücuduna saygın olsun.
Kadro zaten dar birde yönetsel boyutta büyük zafiyet var. Bir iki oyuncu gezer de bu kadar çok oyuncu gezer mi kardeşim? Şampiyon olursunuz, kupa alırsınız veya derbi zaferi olur eyvallah ama böyle bir durum yok. Futbol şubesini yönetenler buna da önlem alacak. Gerekirse oyuncuyu evinde tutacak, gerekirse oyuncunun başına adam dikecek, gerekirse bodyguard ile adamı koruyacak.
Umarım 2. değil 3. oluruz yoksa bu güruh ile (yönetsel ve oyuncu kalitesi) seneye CL'de madara oluruz.
Bu akşamın özeti: "Kalite Yetmezliği 2"
Zamanında FB'nin teknik direktör seçiminde vardı böyle bir saçmalık.
Çok dispilinli alırlar olmaz , dost canlısı babacan alırlar olmaz tekrar disipline dönerler döngü böyle gider.
Onun gibiyiz.Kalite alıyorsun mücadelet etmiyor , mücedele eden alıyorsun kalitesi yetmiyor.
Dengeyi bulamıyoruz sanki :) .
İşin kötüsü ben artık potansiyelimizden de son derece şüpheliyim.
Keşke Biliç 3-5 Hırvat toplasa da hepimiz rahat etsek.
Benim görüşüm ülke menfaati için şampiyonlar ligine galatasarayın gitmesi.
Birincisi filozof nihat doğanın dediği gibi ''mevzu avrupa ise GSnin paf takımını koysan o bile çıkar çatır çatır oynar'' maalesef uçuk gibi görünse de bu gs ile diğer takımların avrupa tecrübesi ve kültür farkını ortaya koyuyor.
İkincisi ve daha önemlisi ise evet galatasarayda kötü oynuyor ama en azından iyi bir hocayla onların CL kadrosu kurması daha kolay zira ellerinde bulunan oyuncu kalitesi bizden çok daha iyi. İyi bir hoca, bir iki nokta transfer ve biraz da ruhla beraber ülkeyi bizden çok daha iyi temsil ederler avrupada.
Bir beşiktaşlı olarak maalesef gerçek bu. Kaza bela avrupaya direk gidersek nasıl bir CL kadrosu kuracağız? Hangi mevkiyi tutsan elinde kalıyor. Hangi bir açığını yamayacağımızı bilemiyoruz..
Benim geçen hafta yazdığım yorum sanırım uygun bulunmadı.
Neyse, futbolcularımızı dünya karması Sivas'tan çok fazla gol yemeden İstanbul'a döndükleri için kutluyorum. Hepsini akşama redrooma kutlamaya bekliyorum...
Geçen hafta da yazmıştım, insanın biraz mesleğine saygısı olacak. Genç olmak, gezmek tozmak ayrı şey, maçın, kampın bittiği akşam gezip tozmak ayrı şey. Sen vücudunu kullanarak atletik performans ile para kazanıyorsan o zaman yeri geldiğinde gezip tozup yeri geldiğininde yatıp uyuyacaksın.
Bu takıma kaptan Tolga yakışmıyor! Çocukcağız annesinin cenazesinden kalkıp maça çıkıyor, yanındaki insan müsvetteleri redroomdan kalkıp maça geliyor! Kendinize saygınız yok, bari kaptanınıza saygınız olsun ahlaksızlar güruhu!
Bu takımda kalite iyileştirmesinden önce kendine ve mesleğine saygı iyileştirilmesi yapılması gerekiyor.
Başta en kaliteli ayaklarımız Oğuzhan ve Gökhan olmak üzere, kendisine, mesleğine, kaptanına ve taraftarına saygısı kalmamış tüm futbolcularımız ile yolları ayırmak dileği ile...
Şehir dışındaydım, iki yorum askıda kalmış farketmemişim, kusura bakmayın.
5 deplasman üstüste puan kaybı, bilimsel deney gibi oldu. Gece gezmeleri falan tamam da Biliç'in ağır öğrenme, karar verme, değişiklik problemleri var.
Berbat geçen bir maçın içinde gördüklerim:
- Pektemek kötü gol ortalamasına rağmen merkeze geçtiği son dakikalarda bir kaç yarım pozisyon yarattı. Kafası yarılmadan önce 45 dk'da 1 gol ortalamasına çıkmış bu adamı kesip Almeida'yı oynatmak ne
menem bir iştir? Takım diri moraller yerindeyken merkez santrafor başlayan pektemek almeida'nın 1,5 katı gol atar, 3 katı pozisyon yaratır.
- Ters ayaklı kanat sevdasından ne zaman vazgeçeceğiz. Hücumumuz daralan bir huniye dönüyor, rakip bekler nasılsa kornere hiç gidemediğimiz için stoperlere yaklaşıyor ve hiçbir takım bize açık vermiyor. tamam ahmak bir takımız ama bir yere kadar, veli,olcay,biliç,dany,jones her yerimizden fışkırıyor.
- En iyi oyuncularımızdan atiba'nın ne hücum, ne savunma yönü var. Ama iyi :) Bu kalanların topa basıp akıllı iki hareket yapamamasının kanıtıdır.
- Necip, nasılsa kaybedilmiş maç dakikalarında sağ kanatta etkiliydi. Üzerinde arkayı kolla, hata yapma baskısı olmazsa sağbeklik işini götürecek gibi. Bu maçtan tek elde edebileceğimiz kazanç bu 15-20 dakikalık performansı gözden kaçırmamak olur.
- Gökhan töre, istatistiksel olarak Holosko'dan bile epey kötü. Oyun içi etkisi iyi desek bile orta saha görevine evrilmezse mevkisiz kalacak.
- Arkadaş maç 2-0 da hala uyanmıyorsun, 3-0 olmuş, koysana furkan'ı sahaya. heyecan atsın, darbe yesin biraz. nasıl yetişecek bu çocuklar?
- Biliç'in tek haklı olduğu nokta uğur boralmış. gerçekten iş bitmiş. erkan kaş'ın dönmesi çok daha mantıklı olur.
Gelecek yıl için Almeida, sivok, fernandez, veli, olcay, atiba olmayan bir 11 hayal ediyorum. aslında transfer planında forvet,stoper,ofansif orta saha ve cenk olduğundan epey mümkün. ama stoperi biliç seçmesin lütfen. bir de ağır sakatlık geçirmemiş, yaşı geçmemiş orta saha oyuncusu bulsak fena olmaz. Yani ilk 11'e 5-6 takviye lazım, biz daha çoook söyleniriz :)
@beagle
bence bu hafta biliç, özen, stadyumsuzluk vb. konuları geride kaldı.
geçen pazar günü "fenerbahçemiz" ile berabere kalınca maaile bunu kutlamaya gittik.
Her futbolcu Şampiyonlar Liginde oynamak ister, bizimkiler diskoda barda oynamayı seviyor... Bu işin tekniği taktiği yok artık, kendin için, pazarını, fiyatını, primini, populeriteni arttırmak için oynuyorsun. Çıkıp kazanacaksın.
Ayrıca akıllı olacaksın. Madem kazanamıyorsun, berabere kalacaksın. Berabere kalsan GS'nin berabere kalmasını bekleyecektin, mevcut durumda kaybetmesini veya 2 kere berabere kalmasını bekleyeceksin...
Bu saatten sonra birşey olmaz, 3 maçı paf oyuncularla oynayalım.
@basar
Puan farki 1 oldugundan dolayi, GS'nin berabere kalmasi hala yeterli...
Normalde Barcelona sempatizanı olarak (Messi'den önce, Cruyff'dan da önce Billy Dane ve Bombacı Ken'den dolayı(Billy's Boots)) Real için pek sevinmem ama bu akşam Bayern'e gol attıkça içimin yağı eriyor. Mario Gomez gibi golcüyü feda edip, ters ayaklı açıklar oynatıyorsan, Benzema'dan vazgeçmeyen, deplasman maçına 5 ofansif oyuncu ile çıkan Real tokatlasın seni biraz.
Artık striker(golcü) ve düz ayaklı ofansif kanat oynatmayan takımlardan midem bulandı. Futbolu tıkadılar. Kanada inip orta yapan, çapraz koşu yapan, ceza alanına düşen topu plaseleyen, "yerleştiren" takım mumla arıyoruz. Santraforsuz barçalara inat, devam Franco'nun takımı!!!
Yorum Gönder