Bitmeyen Üç Dakika



Genellikle basketbola uzak insanların o oyun için “son çeyreği izle, kapat!” önerisi, galiba bazı futbol maçları için de geçerli olacak… O son dakikadaki Dzemaili’nin direkten dönen pozisyonundan sonra Arjantin’de yeni bir nüfus sayımına gitmek gerek. Korkutucu bir rakamla karşılaşabiliriz. Sıradan bir 118 dakikanın, unutulmaz bir finaliydi. Hele ki o bitmeyen 120+3 dakika, dünya futbol tarihinin en acayip hikayesine tanıklık etmiş olabilir. Neler yaşandığının en güzel özeti, maçı anlatan Yalçın Çetin’in bir repliği:
“Benaglio, sıyrılırsa tehlike olur!”
Messi bir keresinde “En öne çıkan özelliğin nedir?” sorusuna, “Kararlılık” cevabını vermişti. Topla hareket ettiği anda kararını çok net veriyor ve asla yarı yoldan dönmüyor. Kötü bir şut tercihi yok, harika yeteneklere sahip olmasına rağmen zorlama çalıma girmek yok… Nitekim, Di Maria’ya asist yaptığı pozisyona rakibi yara, yara geçmesine rağmen bizzat kahraman olmayı tercih etmedi. Çünkü o Messi’ydi. Varsın golü, estetik bir çalımı gereksiz rabona hareketiyle süslemek isteyen Di Maria atsın ve top kaybı yaşama rekoru kırdığı maçım görünürdeki kahramanı olsun.

2006 ve 2010 yıllarındaki Arjantin’in Messi adına “takım kötüydü, çocuk ne yapsın?” bahanesi vardı. Yine biraz var… Arjantin, top rakibe geçtiği anda takım halinde hareket edemiyor, önde baskı uygulayamıyor. Böyle olunca Messi, Barcelona’daki gibi ani kapılan toplardaki cezalandırıcı kimliğinden uzak. Her pozisyonu sıfırdan üretmek zorunda. Zaten o da bunu yapıyor. Messi, bu turnuvada yeterince Maradona’lık yapıyor… 

Çeyrek final eşleşmesi oldukça lezzetli oldu: Arjantin – Belçika. İki adet savunma yapmayı pek beceremeyen ama harika hücumlar gerçekleştirebilen takım. Arjantin’in o hücumları daha kolay sonuca çevirecek silahları var. Ve elbette, Di Maria’nın golünden sonra gök gürültüsü sesi çıkaran tribünleri… Söz konusu futbol olunca, adamlara sevinmek bile yakışıyor!

Hiç yorum yok: