Mustafa Denizli'nin Diyarbakır uçağına genç oyuncudan biri yerine, 3. kaleciyi bindirmesiyle bu maçta "yedek ağırlıklı" değil, bilindik takımını süreceği tiyosunu vermişti aslında. Öyle de oldu, Beşiktaş elindeki hazır oyuncularla çıkabileceği en iyi kadroyla çıktı diyebilirim. Aynı düşünce paralelinde Necip ve Rıdvan'ın artık "genç oyuncu" statüsünden sıyrılıp, A takımın kadro oyuncusu mertebesine ulaştığını söyleyebiliriz Denizli'nin gözünde...
Rıdvan gün geçtikçe topsuz oyununu geliştiriyor, fakat O'ndan asıl beklenen ofansif katkıları olacaktır. Bu katkılar adına gereken koşuları yapıyor ama iki haftadır sonuç açısından etkili olamıyor. Güvenini kazandıkça o yönünü de ortaya koyacaktır, genç milli takımlarda topla yetenekleri sayesinde "sol forvet" bile oynayabilmiş bir oyuncudur kendisi... Seneye belki direkt oyuncu olmayacak, Toraman'ın ideal takımda sağbekte olacağını düşünürsek, ama iyi bir alternatif ve kısır giden maçlar adına kilit açıcı olabilir. Mesela bu sezon İnönü'de kaybedilen kıytırık puanların geri dönmesinde katkıları olabilir Rıdvan'ın, önümüzdeki sezon açısından düşürsek...
Necip ise günden güne 11'i zorlayacak bir oyuncu olma yolundadır. Oynadıkça güveni geliyor, güveni geldikçe daha olumlu paslar yapıyor, olumlu paslar yaptıkça daha da dikine oynama hevesi doğuyor... Seneye kontenjan açısından çoğu maçta yer alabileceğini düşünüyorum. İsmail ise bu takımın kesinlikle bankolarından biri olmalıdır. Yapılan planlamada sağbekte Toraman, solbekte İsmail'in adı yazılmalıdır. Zaten futbol normlarında ideali de budur: bir tarafta stoper özellikle bek, diğer tarafta kanat özellikli bek... İsmail'in bindirme yaptığı ataklarda, Toraman biraz geride kalıp, oluşabilecek karşı ataklarda takımının 3'lü bir savunmayla karşılamasını sağlayacaktır... Abidal-Alves, Evra-Neville, Lahm-Friedrich örnekleri bahsettiğim görev paylaşımını yapan beklerdir...
Nihat'ın çocukluğundan beri geliştirdiği, 2000 yılından itibaren meyvesini aldığı, akabinde O'nu La Liga'lara taşıdığı muhteşem sağ ayağını bu maçla hatırlamış olduk... Nihat bugün tıpkı 10 sene öncesinin "direk sallayan" gezici forvetiydi... Üstelik o Nihat'ı artık sadece biz değil, Zambialı bir futbolsever bile tanıyor. Onlarca Nou Camp'a, Santiago Barnabeu'ya çıkmış bir La Liga forveti. Sakatlıktan çıktığı sezonun sonunda kamp göremedi askerlik nedeniyle. Bu O'nu fizik olarak çok geriye attı doğal olarak. Gelecek yıl, sakatlıktan kurtulmuş, fizik geliştirme evresini yaz kampında yaşamış bir Nihat çok şeyi değiştirir. Beşiktaş kontenjan dolayısıyla ileri 3'lüsünde bir yerli oynatmak zorunda. O yerli zorlama bir oyuncu değil de, iyi bir Nihat olursa aslında, çok değil herşeyi değiştirebilir... Hem kenar, hem de cephe duran toplarının da en etkili ismi takımda aynı zamanda. Bu özelliği, 20 metre karede oynayan Tello'nun takımda kalma nedenlerini de azaltıyor...
Bu Bobo da Beşiktaş'ın santraforu değil hakkaten. Juventus'ta, Milan'da yok böylesi. Zaten Palermo'nun uyanık transfer komitesi de Cavani'yi büyüklerden birine saplayıp, Bobo'yu almayı düşünmüş... Ama bizim bazı uyanıklarda da, Bobo'yu bir Avrupa takımına satıp, gelen parayla "o Avrupa kulüplerindeki salak görevlilerin" bulamadığı, Bobo'nun daha iyisi santrafordan birini alma düşüncesi de var tabi...
Beşiktaş 4.'lük pozisyonunu, paralelinde Avrupa Ligi'ni garantiledi. Diyarbakır'ın şansı ise mucizespora kaldı. Ki, bu maçta da havlu atmış gibi oynuyorlardı... Nihat'ın umut ışıkları, Bobo ve Necip başta olmak üzere bir kaç oyuncunun bireysel performasıyla birlikte, hedefsiz bir maçı zevkle izlememize neden oldu. Sezonun son İnönü maçında Nihat'ın şansızlığını kırması ve - Erkan Kaş - 'ı bir kaç dakika da olsa görmek dileğiyle...
6 yorum:
bobo futbolcu değil yaaee, ki hamile göbeğe baksana iki metre önden gidiyor, hem beşiktaşı kafasında bitirmiş, mücadele etmiyor, koşmuyor, zaten palermo izliyor diye mükemmel ötesi bir sezon geçirdi.
o değilde juventusta bobo kalitesinde bir santrafor yok yahu. iaquinta, amauri, trezeguet kazmalarıyla uğraşsın dursunlar. moggiyi özledim vallahi.
Juventus forvetini düzelteceğine, gidip Diego'ya bayıldı. Tıkır tıkır işleyen 4-4-2'yi de bozmuş oldu.
Torres'i al gel Benitez
önceki 2 sezondaki bobo'yla bu sezonun özellikle 2.yarısındaki bobo aynı mı?
o zaman isteksiz, koşmuyor vs. diyorduk bobo'ya.çünkü tigana döneminden o işleri de yapabildiğini biliyorduk şimdi de tekrar fizik olarak da iyi durumda olunca iyi oynamaya başladı.
bu şekilde oynayacaksa zaten kimse bobo'ya kötü bir şey söyleyemez ama geçen 2 yıldaki bobo'nun da şu ankinden kötü olduğunu kabul etmek lazım bence.
onun dışında nihat bana da büyük umut verdi, gençlerden de en çok necip'i beğendim. ismail'den belki de çok şey beklediğim için hala tam memnun değilim.
Bobo bana göre hiç bir zaman isteksiz değildi, güçsüz olduğu dönemler oldu tabi ki... Ama Bobo'nun her zaman bir standardı var, ve ekstradan hiç bir şey yapmasa dahi bu standard özellikleri takım oyunu içinde etkili oluyor. Hem sırtı dönük, hem yüzü dönük oynayabilmes; ortasahaya yanaşıp pas trafiğine katılması; boy avantajı; sabit kalmayıp kenarlara hamle yaparak oyunu açması gibi özellikler...
Beşiktaş, Tigana döneminden bu yana şampiyonluğa son haftaya varana kadar oynuyor ve bu yolda Bobo da hep ciddi katkılar sağlıyor.
Eldeki bir oyuncudan daha fazla verim almaya çalışmak, dışardan bir transferle kumar oynamaktan iyidir. Üstelik sonuçta bir standardı olan ve kalitesi olan bir bölgeyi, daha da kaliteleştirmeye çalışıp, kalitesiz bölgeleri yine aynı tutmak mantıklı olmaz. O nedenle her transfer sezonu öncesi Bobo'yu gönderip, yerine başka forvet arama stratejisi her zaman yanlıştı...
Önümüzdeki sezon da Beşiktaş'ın kalite katması gereken, para harcaması gereken yeri "kenar forvetleridir". Tek yabancı transferi Quaresma, tek yerli transferi Ozan İpek veya Volkan Şen olan Beşiktaş'ın bile bu seneye oranla çok şeyi değişecektir. Buna Bobo'nun performansı da dahil.
Ligin ilk yarısında Sivas maçı sonrası U.Meleke'nin maç yorumu..
Pazar günü 6 saat içinde televizyonda Evertonlı Jo ve Beşiktaşlı Bobo’yu peş peşe izledik. Corinthians’ta hemen hemen birlikte büyüyen iki santrfordan Jo CSKA’ya, Bobo Beşiktaş’a geldiğinde esas umut bağlanan adam Bobo’ydu. Jo hiç ümit milli olmamışken, Bobo Brezilya U20 takımının yıldızlarındandı. Bence de büyük liglere daha çabuk gidip daha çok iş yapacak adam Bobo’ydu.
Ama öyle olmadı. İki golcünün Avrupa’da geçirdiği üç sezonun sonunda Jo popüler bir Premier Lig oyuncusu oldu, Bobo’ysa son 2 yılını M.Denizli’yi inandırmaya çalışarak geçirdi. Denizli, bu sezon ilk 8 resmi maçta Bobo’yu santrfor pozisyonunda hiç başlatmadı, tek maç kazanıldı. Son 9 resmi maçtaysa Bobo 7 kez santrfor olarak başladı, Beşiktaş ligde galibiyet serisi yakaladı, Ş.Ligi’nde de M.United’ı devirdi. Sivas önünde de 40 dakika oyunda kalıp biri sayılmayan iki gol attı, maçı koparıp gitti.
* * *
Galiba M.Denizli’nin miladı 17 Ekim’di. İnönü’de hafif sıyrıklarla atlatılan Kasımpaşa travmasının ardından Bobo’yu bir daha sol açıkta kullanmadı, santrfor oynatmaya başladı. Yine o günden sonra (bütün kariyeri ikinci santrfor olarak geçmiş) Nihat, bir daha 4-3-3’ün tek hedef santrforu olarak başlamadı. Sezona sol açık olarak giren Yusuf da, bu sezon ilk defa Fenerbahçe önünde esas yerinde (ofansif orta saha rolünde) başladı.
Yani son bir buçuk ayda Beşiktaş’ta yaşanan değişimin özeti şu: Herkes kendi pozisyonunda oynuyor. Hiç kimse alışık olmadığı rollere zorlanmıyor. Enteresandır, Beşiktaş’ın 8 maçlık galibiyet serisi de bu döneme rastlıyor!
* * *
(Rüştü-Ferrari-Ernst + Bobo ile) Omurgayı tamamlayan Beşiktaş’a karşı ligin 14’üncü haftasında hâlâ omurgasını arayan Sivas’ın işi zordu tabii... Yine de ligdeki 3. sezonunda Sivas’ı Avrupa’ya taşıyan Sedat-Murat savunma göbeğine Ertuğral’ın ilk kez şans vermesi önemli bir gelişme. Ama 3 sol bekle (Hayrettin-Faruk-Ferhat’la) çıkıp soldan 4 gol yediği Kayseri maçının üstünden geçen 21 günde Ertuğral kafa karışıklığını hâlâ giderememiş. Belli ki Sivas’ın dengesini bulması için devre arası kampına çok ihtiyacı var.
Ki O Jo da Türkiye'ye geldi, gördük aralarında fark olmadığını, hatta Bobo'nun çoğu konuda önde olduğunu.
Kariyer seyirlerini değiştirsek, yani Bobo'yu CSKA'ya, Jo'yu Beşiktaş'a göndersek 4 sene öncesine dönüp... Bobo Brezilya'yla Dünya Kupası'na gidecek olan, en üst seviyenin bir alt (Porto, Lyon) kategorisinden bir takımda oynardı diye tahmin ediyorum. Jo ise en iyi ihtimalle Corinthians'a geri dönerdi.
Yanlız bu yazıda Uğur Meleke'ye Yusuf konusunda pek katılamam. Yusuf'un Beşiktaş'ta faydalı olabileceği tek bölge, dirençli bir ortasaha önündeki sol forvet bölgesidir. İçe çalım yeteneğinin en fazla kaymağını yiyeceği bölge orasıdır. Zaten geçen sezon şampiyonluk katkılarını orada yaptı.
Bobo'nun sol forvet oynaması ise, "Nobre'yi oynatma gereği duyup-Bobo'ya da kıyamama" düşüncesinin sonucudur...
Yorum Gönder