Futbolda özgüveni geri kazanmak için kritik dönemeçler olur. Bu durum Milan için, San Siro’da oynanan Real Madrid maçında geçerliydi. O maçtan hemen önce yine aynı statta Juventus’a kaybetmişlerdi. Olası bir mağlubiyet takımın kendine güvenini dibe vurdurabilirdi ve de beklenen bir şeydi aslında… Ancak Milan o maçta yenilmedi, çok iyi oynamamasına rağmen son saniyeye kadar da üç puana yakın taraftı. Milan, o maçla birlikte ufak bir özgüven kazandı, akabinde Bari’yi deplasmanda 3-2 yendi… Serie A’daki galibiyetler sürecek, onlardan biri de Milano derbisi olacaktı… Ve Milan bugün Sampdoria deplasmanında puan kaybetmesine rağmen liderliğini koruyor. Aslında bu maçta da gayet iyi oynadılar, şutlarda Sampdoria’yı üçe katlamışlar istatistiklere bakılırsa. Ancak Milan’daki santrafor kısırlığı ileride baş ağrıtabilir. Pato ve Inzaghi uzun süreli sakatlık geçirince, Ibrahimvic mahalle maçı, alman kale dahil her türlü futbol ortamında gözükmeye başladı. Ve son açıklamasında da “Çok fazla maç oynadım, aşırı yıprandım. Biraz dinlenmeye ihtiyacım var…” demiş. Ancak bu pek mümkün gözükmüyor. Çünkü şuan elde en uçta oynayabilecek başka bir oyuncu yok.Crespo’nun saçlara ak düşmüş fakat hala yazmaya devam ediyor… Attığı iki golde de gol vuruşları çok temiz, hele ki ilk goldeki pozisyonda topu içeri atabilecek çok fazla oyuncu yok dünya futbolunda. Inter, geçen seneye nazaran daha bilinmezli bir takım. “Kesin kazanır” denilecek maçlardan bile hasarla ayrılabilir. Ancak Benitez’le beraber izlenesi daha “lezzetli” bir takıma dönüştüler, her maçları ayrı panayır gibi. Biz futbolseverleri ilgilendiren konu da bu olmalı… Defansı önde kuruyorlar ve çok adamla hücum yapıyorlar. Son maçta Stankovic ders niteliğinde goller attı. Gömülü savunmanın arasından şut denedi ve o toplar bir şekilde girdi… Tıpkı İsmail’in Kasımpaşa’ya attığı golde olduğu gibi… Kalabalık savunmayı aşma konusunda, ille de kenardan atılacak ortalara bağımlı kalmamak gerek. Böyle şutları da denemek gerek. Çok iyi gitmese de girme ihtimali yüksek oluyor. Hala şampiyonluğun en ciddi adayıdır bence Inter. Çok sıkı rakibi olduğu söylenemez, Lazio sallantıda; Milan ise kadro derinliğinde sıkıntı yaşıyor. Biraz yeni felsefeye alışılmasıyla, seri şekilde yukarı tırmana bilirler...
Miccoli sanki yıllık iznini kullanmış gibi döndü futbola… Hiç de öyle ağır sakatlıktan dönmüş gibi bir performans sergilemiyor, direkt kaldığı yerden başladı diyebilirim. Yine maç içinde çok etkili olmuş, golü de gayet şık… Palermo zamanla “dişli” bir takım oluyor, özellikle Balzaretti ve Nocerino’nun formları göz kamaştırıcı. Bunlara Miccoli ve Pastore’nin kişisel yetenekleri eklenince Palermo sıkmadan maç kazanan bir takıma döner. Ve geçen sene kıyısından döndüğü Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkını kazanabilir bu kez… Bu da, transferlerde ince eleyip, sık dokuyan bir yapıya açıktan 30 milyon Euro ek katkı demek olacaktır…Cagliari yine sessiz sakin bir Sardunya akşamında, asansör takımı olmaya devam etmesi muhtemel Lecce’yi 3-2’yle geçmiş… Alessandro Matri, Cagliari’nin aldığı sınırlı galibiyetlerin hemen hepsinde net katkıya sahip. Bu maçta da bireysel yetenekleriyle goller atmış, özellikle ilk golü muazzam. Yukarıda bahsettiğim Palermo’lu Nocerino ve Balzaretti ile birlikte, “yenilenen” Azzurri’de mutlaka değerlendirilmesi gereken bir isimdir…
Bu Mauro Zarate’den Arjantin’de 60 tane var… Şaka değil, gerçekten her 3 Arjantinliden 2’si Zarate tipinde çıkabilir. Aguero, Lavezzi, Messi, Tevez hatta Di Maria… Başka bir ülkenin vatandaşı olsa, çok rahatlıkla milli takımlarda oynayabilirdi. Ancak Arjantin’de önü kapalı. Kulüp bazındaki patlamayı ise her an yapabilir… Son dönemlerde tam bir dikiş tutturamıyordu, sürekli kiralık gidiyordu bir yerlere. Ancak Lazio’nun son döneminde önemli bir performans gösteriyor. Güçlü, atletik, teknik ve şutu olan bir kenar forvet… Her eve lazım!Zemini sertleştirmediği sürece, hafif kar yağışının olduğu, sahanın beyaz bir pamuk tarlasına döndüğü maçlar genelde zevkli geçer. Ancak Brescia – Genoa maçı pek öyle olmamış… Zaten Gian Piero Gasperini’den sonra Genoa çekilmez bir hal almış. Juventus maçında çekememiştim de zaten, 2. golden sonra kapattım maçı…
Miccoli ve Di Natale, kendi kulüplerinin Del Piero’su olma yolundalar… Formalarını kanıksadılar, bir başka formayı artık düşünemiyorlar... Futbol hayatlarının sonlarına yaklaştıkça, futbolları da bu forma altında büyüyor. Miccoli’den bahsettik, Di Natale de yazmaya devam ediyor… Son maçta önce bir penaltı attı, sonra da kornerden direkt gol attı… Bir frikiği de direği yaladı, o da girse herhalde “bir maçta 3 ayrı tip duran toptan, direkt gol atan adam” olarak rekorlar kitabına girerdi. Frikikten atmadı ama uzun şutla çatalı gördüğü an görülmeye değerdi…
2 yorum:
barcelona - real madrid maci ile ilgili bir analiz isteginde bulunabilir miyiz? :)
Bu adamları analiz etmek biraz ilginç olur da :) Bazı notlar düşmek isterim ilerleyen saatlerde.
Yorum Gönder