Yeniden başlamak… En çok da futbolda güzeldir, hatta bu oyunu
vazgeçilmez kılan başlıca sebep… Her şey aynı kalmaz çünkü futbolda.
İşler ne kadar iyi gidiyorsa gitsin, bir sonraki sezonda mutlaka “acaba”
duygusunu hissettirir. Keza ne kadar kötü giderse gitsin, yine bir
sonraki sezona taşınacak umutlar vardır. Beşiktaş, son dönemde
genellikle kötü bitirip, sonrasına umut taşıyanlardan… Ancak bu kez o
umutlara omuz verenler, kolay kolay yükün altında kalmayacağa benzerler:
Önder Özen ve Slaven Bilic.
Farklı bir yola koyuldu Beşiktaş, bu bile gelecek sezona başlı başına
heyecan katıyordu. Önder Özen gibi, mesleği futbol adamlığı olan bir
insanın futbol yönetimini tamamen üstlenmesi, Beşiktaş’ın sahici anlamda
profesyonellerce yönetilecek olma ihtimali… Sonu çiçekli bahçeye
varacak taşlı bir yol… Elbette yine yönetim, menajer tavsiyesi
transferleri gibi taşlara takılıp, sendelenecek ama işin sonunda
memlekette yaşanmamış bir futbol doğrusuna ulaşılacak bir yol…
Teknik Direktör: Slaven Bilic
Her ne kadar “gitarımla değil, işimle gündeme gelmek istiyorum” dese
de, evvela müzisyenliğine, dünya görüşüne, karizmasına hayran olunası
bir teknik adamdır Bilic. Bir Önder Özen seçimi olmasına rağmen, yine
Önder Özen’in ifadeleriyle kendisiyle sert tartışmalara girebilecek, ama
dışarıda onu sorduklarında, sportif direktörünü olabilecek en mantıklı
ve ikna edici cümlelerle savunacak bir teknik adam... Beşiktaş’ın birçok
bakımdan ruh ikizi! Görünürde mütevazı ancak içinde bolca tutku,
heyecan ve elbette hırs barındırmakta…
İşin saha tarafında da önce takımını, kadrosunu öğrenen; ona göre en
uygun sistemi belirleyen, esnek yapıda ve çalışkan bir hoca görüyoruz.
Hırvatistan’da bunu gördük, ancak o potansiyelini henüz bir kulüp
takımına yansıtamamış olması, belki de tek belirgin eksisi. Moskova’daki
günleri, Önder Özen’e göre olumlu bir süreç. “Kaybederken, daha çok
öğrenirsin” diyordu “neden başarısız olmuş teknik adamı aldınız”
sorusuna… Çünkü kendisine göre Bilic’in başarma potansiyeli vardı,
sadece yeşermek uygun toprakları bekliyordu.
Transferler
Söz konusu takım Beşiktaş’sa, oyuna kenardan yapılan müdahale
genellikle kısır geçen maçlarda, kapalı savunmayı açmak için
gerçekleşir. Böyle durumlarda elinizde ya delici bir oyuncu, ya arka
direklere “bela” koşuları atan yardımcı bir forvet ya da iyi bir şutör
olmalıdır… Sırasıyla, Gökhan Töre Ömer Şişmanoğlu ve Sezer Öztürk .
6+0+4 kontenjanı nedeniyle, Beşiktaş’ın yerlileşme zorunluluğu olan
kulübesini oldukça kuvvetlendirdi diyebiliriz. Hatta yine yeni transfer
gözüyle bakılacak ve bu kategorilerden “delici ve şutör” kısmına
rahatlıkla yazabileceğimiz bir isim daha var: Muhammed Demirci.
Beşiktaş, son yıllara nazaran en derin, rotasyon ihtimali rahat bir
kadro oluşturdu. Ancak şu satırları yazdığımızda liglere sadece 5 gün
kalmışken, geçen seneye nazaran ilk 11’de net bir fark yaratacak oyuncu
kazandırıldığını söylemek güç. Eğer Bilic, eldeki malzemeden farklı bir
tat çıkartmazsa; yine işler duran toplara, -kalacak olursa- Almeida’nın
pivot rolüne ve Olcay’ın sürpriz gol koşularına kalabilir…
Ancak iki
transfer var ki Beşiktaş’ı ortaya oyun felsefesi anlamında, geçen seneye
nazaran çok büyük bir farka götürebilir. Kendisine baskı yapan forvete
feyk atıp, bayram alışverişine yollayan stoper Pedro Franco ve teknik,
üstelik o tekniğini etkin şekilde kullanmayı çok iyi bilen defansif orta
saha Atiba Hutchinson… Onlarla Beşiktaş sürekli dikine, tempolu değil,
gerekli zamanda yatay eksende takılıp, topa sahip olacak olursa; o geçen
seneki son 20 dakikalarda yorgunluktan, kanın beyne gitmemesinden
verilen puanlar pek yaşanmayacaktır…
Kilit Transfer: Atiba Hutchinson
Tolga Zengin, hem kontenjanın ferahlatılması hem de geçen sezona
nazaran Beşiktaş'ı daha iyi bir kaleciye kavuşulması bakımından;
transfer döneminin en parlak hareketi oldu. Ancak Beşiktaş'ın asıl fark
yaratma ihtimali olan bölge, defansif orta sahaydı... Savunmayla, orta
saha arasını sıkı tutan takımların bugünün futbolunda ne denli fark
yarattığını, Javi Martinez sonrası Bayern Münih’iyle görebiliriz. O
nedenledir ki Önder Özen ve Slaven Bilic, aralarındaki en sert tartışma
–muhtemelen- bu bölgeye yapılacak oyuncu konusunda gerçekleşti. Önder
Özen, tipten peşinin 8 kırmızı kart alacak ancak faul yapmayı
bilmesiyle, sertliğiyle, mücadelesiyle ortayı savunma anlamında
dolduracak bir orta saha arzuluyordu belki de… Ancak Bilic’in tercihi,
kadife ayaklılardan Atiba oldu. Topu yiyen yerine, topu kullanan
defansif orta saha… Zor, ama uzun vadede daha “büyük takım işi” bir
tercih. İlk görüntülere bakılırsa, tutacak da…
Çıkış Yapabilecek Oyuncu: Muhammed Demirci
Yıllardır artık Beşiktaş formasıyla “harika çocuk” günlerinde vaat
ettiği futbolu sergilemesi beklenen Muhammed, dilinden iyi anlayacak bir
hocayla buluşmuş gibi gözüküyor. Slaven Bilic’in ona Türk Luca Modric
gözüyle bakması, kendisi için büyük bir fırsat. Hazırlık maçlarında
şutlarıyla kaleyi en çok tehdit eden oyuncular arasındaydı. Hocasının
“artık büyük oyuncu olma vakti geldi” açıklamasıyla da kesinleşti:
Muhammed için o sezon, bu sezon olabilirdi! Nedenlerini
buraya tıklayarak ulaşabileceğiniz yazıda genişçe ele almıştık…
Takımın Artıları
Beşiktaş, geçtiğimiz sezon ligin en renkli hücum takımlarından
biriydi. Oğuzhan ve Fernandes’in orta sahadaki yetenek uyumu, merkezde
tehlikeli ve bir o kadar da lezzetli hücum çıkışlarını sağlıyordu. O
ikilinin arkasına bir de Atiba’nın eklenmesi ve rotasyonda Muhammed,
Sezer gibi oyuncuların da sıklıkla kullanılacak oluşu; Beşiktaş’ı topu
yerden kaldırmayan, rakibinin üstüne bilinçli hücumlar gerçekleştiren
bir takıma çevirebilir.
Gökhan Töre’yle birlikte, merkeze sıkışıldığı anlarda oyunu kenarlara
taşıyacak ek bir silaha ve Olcay dışında, Ömer Şişmanoğlu gibi arka
direk koşularıyla skora katkı yapan bir kenar forvete daha kavuşulması;
Beşiktaş’ı kale önünde daha etkin kılabilir. Aslında yine o kale
önlerinde, kendini ofsayttan kurtarması için taksi çağırması gereken
Almeida yerine kısacası daha “yırtıcı”, oyunun içinde kalan bir
santrfora sahip olunsa; o golü bulmak için dolaylı yollara çok fazla
başvurmak gerekmeyebilir…
Anahtar Oyuncu: Oğuzhan Özyakup
Uzatma dakikalarıydı, Beşiktaş her zamanki gibi yorgun düşmüş, klasik
bir son dakika golü çok olası… Ve sol taç çizgisi dolaylarında topu
alan Oğuzhan’ın, diğer taç çizgisindeki boş oyuncuya yekten pası ve
rakibin kırılan “gol” inancı. Neden Fernandes değil de Oğuzhan sorusu
gelecek olursa diye… Sadece ligin sonlarında oynanmış maçta yaşanan o
sahneyi hatırlatmak bile yeterlidir aslında. Yetenek dediğin, doğru
zamanda basit gözükeni yapmaktır çoğu zaman. Oğuzhan, her ne kadar
parlak bir hazırlık dönemi geçirmemiş olsa da; geçen sezon olduğu gibi
Beşiktaş’ın rakip ceza sahasına “kestirmeden” gitme yolu olacaktır.
Takımın Eksileri
Beşiktaş, geçen sezon ligin en renkli hücum takımlarından biriydi.
Ancak, sahanın öteki kalesinde yüzyılın en can sıkıcı Beşiktaş’ı vardı
belki de. İddaa sayfalarında Beşiktaş maçlarının karşılıklı gol oranları
tabiri caizse “simitçi kuponlarını süslüyor”, üç golün atıldığı
maçlarda bile galibiyet emniyet altına alınamıyordu. Bunun nedeni
kimilerine göre çözülemeyen sol bek sorunuydu, kimilerine göre gelene
buyur diyen kaleci… Ama büyük resimde, arıza da daha büyüktü aslında.
Beşiktaş, hücumda sağladığı birlikte hareket etme uyumunu, işin savunma
tarafında hiç beceremiyor, takım bütünlüğü top rakibe geçtiği anda
kayboluyordu. Savunmadaki tüm oyuncuların bireysel olarak da pekiyi
sezon çıkarttığı söylenemezdi. Zira arada bir yenen “Akıllı TV golleri”,
sadece kötü savunma yapmakla açıklanamazdı.
Yukarıda artı olarak saydığımız bazı şeyler, aynı zamanda eksi olarak
da geri dönüyor aslında. Hutchinson, Oğuzhan, Fernandes orta sahası
Pedro Franco’lu savunma, top Beşiktaş’tayken şiir gibiyken, top rakibe
geçtiğinde gazetelerin “sizden gelenler” köşesindeki şiirler gibi bir
takıma dönebilir… O yüzden ışın sırrı o topu en asgari şekilde rakibe
vermek ve verildiğinde de, geriye kaçmak yerine o topun kaybedildiği
yere baskı kurmaktır. Topla oynarken Barcelona, Dortmund olmayabilirsin;
o durumda yine Beşiktaş kal… Ama top rakipteyken o önde baskıyı kurmak
için, Barcelona, Dortmund olmaya gerek yok. Zira o, çalışma ürünüdür.
Beşiktaş’ın teknik heyetinde de o ürünü ortaya çıkaracak antrenörler,
yeni yapılanmada mevcut. O yüzden Beşiktaşlı, bana göre bu oluşumda
önümüzdeki yılın ötesinde düşünüp, umudunu saklı tutmalı.
Mustafa Demirtaş / FutbolBurada.com