Almanya’nın Dünya Şampiyonu oluşu birçokları için turnuva
genelinde “hak edilmiş” bir başarıydı. Ancak biraz eksik kalıyor, çünkü
onlar kupayı bu jenerasyonun temelini attıklarından bu yana hak ettiler.
Maçın ikinci yarısı başlarken Arjantin teknik direktörü Sabella bir değişikliğe gitmişti. Aslında sahanın iyilerinden biri olan Lavezzi çıktı, turnuva boyunca pek ışık vermeyen Sergio Aguero girdi. Bu tamamen "oyuncu odaklı" bir değişiklikti, öncesi yoktu. Mantık tamamen şuydu sanki; "Adam sonuçta Aguero, çıkar bir şeyler yapar!"
Almanya teknik direktörü Low ise sakatlıklar haricinde değişiklik konusunda pek acelesi yoktu. Çünkü sahadakileri de tanıyordu, kenarda oturanları da. Öncesinden bir planı vardı, maçın akışına göre farklı hamleleri saklıydı. Haliyle saatlerin Götze'yi gösterdiği an, en uygun zaman olacaktı.
Klose'nin yerine Götze'nin oyuna girişi iki şeyi değiştirdi. Top artık daha çok Almanya'da kalıcak ve uzatmaların acı çektiren dakikaları Arjantin için daha ağır geçecekti. Aynı zamanda hücumda da daha bilinmezli bir takım olacaklardı. Göğüs kontrolü ve akabindeki harika volesi bir yana, Götze'nin o noktaya koşu atması zaten yeterince bilinmezliydi...
Almanya çok uzun zamandır büyük turnuvalarda en "takım" görüntüsünü veren takımdı. Aynı zamanda en tempolu, en lezzetli hücum aksiyonları olan bir takım. Aslında 2010'da da bu kupaya yaklaşmışlardı. İspanya karşısında takımın kilit oyuncusu Müller yoktu. Ve bugünlerde fazla fazla var olan "hamle oyuncuları" da biraz eksikti. Kısacası, elde ne Schurrle vardı, ne de Götze... Ama artık var, ve gelecek turnuvalarda da olmaya devam edecekler. Kilit adamların birçoğu genç, Draxler gibi sıra bekleyenler de cabası.
Ama eğer sadece finale odaklanırsak, Arjantin de kazanacak kadar futbol oynadı. Sabella'nın turnuva boyunca ortaya attığı mantık gayet idealdi. Dörtlü savunma ve önündeki üçlü orta saha çakılı oynuyor, golü bulma adına her şey Messi başta olmak üzere ilerideki üçlünün ayaklarına bırakılıyordu. Aslında Messi de bugünün şartlarında yeterince "tek adamlı takım" görüntüsü verdi. 86'daki Maradona etkisini beklemek fazla hayalcilik.
Futbol o günlerdeki kadar yavaş değil, ayrıca takımlar da o günlerde olduğu kadar kopuk oynamıyor. Örneğin efsane slalom golünü bugünlerde yapmak, teknik olarak imkansız. Çünkü zaten takımlar tek hat üzerinde savunma yapıyorlar, adamları teker teker yakalamak pek mümkün değil. Son olarak da Messi'nin İspanya'da kaç maça çıkıp, bu turnuvaya gittiğine de bakmak gerek. Bu kupa ona yakışır mıydı? Fazlasıyla... Artık 31 yaşında, yani üst düzey futbolunu son olarak sergileyeceği Rusya 2018'e bakacağız.
O zamana kadar orta sahaları Biglia'lara teslim etmeyecek (son dakikada Messi'ye attığı şey 'pas değiş iftira atmak' deyiminin tam karşılığıydı) bir jenerasyon yakalanması gerek. Ve tabi, gözümüz yeni bir Batistuta'da değil, onun gibisini bulmak zor ama en azından Crespo kadar büyük anlarda, sakince gol vuruşu yapacak santraforlar için de ilanları şimdiden basmak gerek. Yoksa o gün 35 yaşında olan Milito, o gün 39 yaşındayken de aranır!